Erol Sunat

Erol Sunat

Ağabeyin Hikayesi!

Ağabeyin Hikayesi!

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde kardeşliğe, akrabalığa, önem vermeyen ve bu özeliğiyle herkesi şaşırtan bir şehir varmış. Şehirde güvensizlik, itimatsızlık ise had safhadaymış.
Bu şehrin kendi halinde kıt kanaat geçinen ailelerinin yaşadığı mahallenin kale surlarına yakın bir sokağında yaşayan bir aile varmış. Baba yabancı diyarlardan birinde çalışmaya gitmiş. Birkaç yıl içinde biraz para kazanmış. Varayım memleketime bir dükkan açayım evlatlarımla birlikte çalışır geçinir gideriz diye hayaller kurmuş. Birkaç gün sonra, katılmış bir kervana, kendi memleketinde bulunan şehrine doğru yola çıkmış. Kendi şehrine iki günlük bir yol kalmış ki, bir öğle vaktine doğru kervanı haramiler basmış. Adam kuşağına sakladığı akçeleri vermemek için direnmiş, elinde kılıç savaşmış. Haramilerin başı, sessizce arkasından yaklaşmış ve adamı öldürmüş. Kuşağındaki paraları aldıktan sonra zaten ölmüş olan adamın cesedine birkaç kılıç darbesi daha vurmuş. Kervanda hiç kimseyi sağ bırakmamışlar. Kadınları ve çocukları bir esir pazarında satıp paraları kendi aralarında bölüşmüşler.
Bir hafta kadar sonra adamın ölüm haberi aileye ulaşmış. Zaten hasta olan anneleri bu acıya dayanamayıp birkaç gün sonra vefat etmiş. En büyüğü 18, en küçüğü 3 yaşında beş kardeş bir başlarına kalmışlar. En büyükleri olan ağabey, kendinden beş yaş küçük olan kız kardeşine kardeşlerini emanet edip, iki amcalarının ve üç dayılarının bulunduğu Bedestene varmış.
Amcalar yeğenlerini kabul et dahi etmemişler. Dayıların en büyüğü bırakın gelsin demiş. Delikanlı anam da -babamda öldü dayı demiş. Akşama yiyecek ekmeğimiz yok. Kardeşlerim küçük, çalışmam lazım bana bir iş ver, ne olsa yaparım.
Dayı bak yeğen demiş, kız kardeşime baban olacak adamla evlenme dedim. Beni de dinlemedi, diğer kardeşlerini de. Aldı bohçasını kaçtı. Ne oldu. babanı haramiler öldürdü, kardeşimde kahrından gitti. Bak ne diyeceğim. Geçen senin gibi bir delikanlı vardı, kardeşlerini esir pazarında sattı, kaç tane biliyor musun? Tam altı tane. Aldı parayı çekti gitti şehirden.
Genç delikanlı, olmaz demiş. Ben vicdansız ve merhametsiz değilim. Kardeşlerimi kimseye satmam. Dayısı Bedestende sana iş veren olmaz demiş boşuna dolaşma. Delikanlı da olmaz olsun sizin gibi akraba demiş. Annem kardeşiniz değil miydi? Dayısı adamlarına işaret etmiş. Adamlar delikanlıyı karga-tulumba edip atmışlar dükkanın önüne.
Delikanlının aklına babasının görüştüğü bir Hancı gelmiş. O hana varıp Hancıyı bulmuş, hiç lafını eğip bükmeden anlatmış halini ahvalini. Hancı gel benimle demiş. Hanın mutfağına girmişler. Hancı oradan bir sepet almış. Sepetin içine ekmek, katık bir şeyler doldurmuş. Al bunları götür kardeşlerine demiş. Sende istersen yarın gel burada mutfakta çalışmaya başla. Her akşamda evine giderken, kardeşlerine bir şeyler götür. Rahmetli baban benim sırdaşımdı, en iyi dostumdu. Sen de benim evladım sayılırsın.
Delikanlı uçarcasına varmış evlerine. Kardeşleri bayram yapmışlar. Ağabeyimiz diye öyle bir sarılmışlar ki, delikanlının gözleri dolmuş. Kız kardeşi, ağabey demiş, komşular ağabeyiniz çok geçmez hepinizi esir pazarında satar dediler, bizleri satmazsın değil mi? Delikanlı satmam bacım demiş, ne seni ne de diğer kardeşlerimi. Siz bana anamdan ve babamdan emanetsiniz.
Aradan birkaç ay geçmiş. Hanın mutfağında çalışan ve işi kısa zamanda kavrayan delikanlı Hancının eli ayağı, en büyük yardımcısı olmuş. Hancı her nereye gitmeye kalksa, onsuz adım atmıyormuş.
Hancının karısı bu durumu bir türlü kabullenememiş. Benim kardeşim diyormuş yıllardır atlara bakar, bir günden bir güne yanında gezdirmezsin. Kızını da ver bari de, tamam olsun. Hancı, hay sen çok yaşa hatun demiş, çağır kızı. Kadın dünyada olmaz demiş, benim kızım Beylere, ağalara gelin gitmeli. O çulsuzla işi olmaz! Sen hele bir çağır demiş. Kararı sen değil kızım verecek. Az sonra Hancının kızı gelmiş babasının yanına. Buyur babam demiş, beni çağırmışsın. Hancı kızım demiş, benim yanımda bana yardımcılık yapan delikanlıyı gördün değil mi? Gördüm babam demiş kız. Ben seni onunla evlendirmeyi dilerim, yalnız haberi yok. Önce sen ne diyeceksin merak ettim. Kız madem haberi yok, bana üç gün müsaade babam demiş kararımı ondan sonra söyleyeyim.
Kız kimseye belli etmeden delikanlıyı takip etmeye başlamış. Bakmış ki kale surları civarında sokaklardan birinde kapıda bekleyen küçük çocuklar abla ağabeyimiz geldi diye bağırışmışlar. Ağabeylerine öyle bir sarılmışlar ki, kızın gözleri dolmuş. Delikanlının kız kardeşi ağabey demiş, biz senin hakkını nasıl ödeyeceğiz? Delikanlı üzülme demiş sen kardeşlerimize analık yapıyorsun, akşama kadar daha küçücük yaşında senin yaptığın az şey mi? Bende üzerime düşeni yapıyorum. Allah razı olsun Hancı Ağamdan. Allah ona öyle güzel bir kalp vermiş ki, tuttuğu altın olsun inşallah. Allah ne muradı varsa versin.
Ertesi gün, hancının kızı delikanlı hana gittikten sonra, bir çuval bir şeyler hazırlamış, doğruca delikanlının evinin kapısını çalmış. Evin halini, çocukların halini görmüş, onlarla konuşmuş. Bakmış ki, ağabeyleri onlar için hem ana, hem baba. Duygulanmış. Ablaya sormuş, siz demiş kaç kardeşsiniz. Kız ablam demiş biz ağabeyimle birlikte beş kardeşiz. Tek kız benim. Üç tane küçük erkek kardeşimle akşama kadar uğraşırım. Allah razı olsun ağabeyimin yanında çalıştığı Hancı, her gün ağabeyimle bir şeyler gönderir. Son bir yıldır, onun ve ağabeyimin sayesinde kimseye muhtaç olmadık. Sen bizim bu mahallede kapımızı çalan ilk ablasın. Bu şehirde akrabamız çok, kapımızı açan yok, aç mısınız, açık mısınız soran yok. Sizlerde olmasanız, insanlık buraya hiç uğramamış gibi.
Hancının kızı korkma demiş, sizi bu kadar çok seven ve düşünen ağabeyiniz varken size hiçbir şey olmaz. Ben de bu yakınlarda otururum. Arada seni ve kardeşlerini ziyarete gelirim demiş çıkmış gitmiş. Akşam kız kardeş, ağabeyim demiş, bugün çok güzel bir abla geldi. Bize bir çuval yiyecek ve meyve getirmiş. Bu şehirde böyle insanlar var mıydı? Delikanlı sağ olsun demiş. Demek ki insanlık ölmemiş. Yine gelirse ağabeyim sağ olsun, var olsun diyor de. Hancının kızı Hanın yemeklerinden bir şeyler hazırlayıp ertesi gün yine çalmış kapılarını. Kız, ablam demiş neden bu kadar zahmet edersin. Ağabeyim çok teşekkür etti. Gel sen benim ablam ol demiş. Küçük çocuklarda bizim de ablamız ol abla demişler. Hancının kızı evden çıktıktan sonra, doğruca babasının yanına varmış. Babam demiş yalnız görüşebilir miyiz?
Hancı söyle güzel kızım demiş herhalde bir karara varmışsın gibi. Kız evet demiş vardım. Ben bu genci zaten biliyordum. Kardeşlerini de gördüm. Ne zorluklarla hayata tutunmaya çalıştıklarını da. O razı ise, bende razıyım. Hancı delikanlıyı çağırmış. Bak evladım demiş, benim bir kızım var. Sen onu hiç görmedin. Gördüysen bile benim kızım olduğu aklına dahi gelmemiş olabilir. Seni onunla evlendirmeyi dilerim. Delikanlı, benim evlenmem çok zor demiş, kardeşlerim boynu bükük kalır. Ben evlendiğimde onlara kim bakacak? Erkek kardeşlerim çok küçük, kız kardeşim daha 13 yaşında. Hiçbir kız benimle evlenmeyi kabul etmez ki…Bu şartlarda da ben evlenemem.
Onlar böyle konuşurken Hancının kızı içeriye girmiş. Kardeşlerini gördüm demiş, onlarla konuştum. Bu şehirde kardeşlerine bu şekilde sahip çıkan, kendini onlar için feda eden bir başkasına daha rastlamadım. Gel kardeşlerini birlikte büyütelim. Birlikte sahip çıkalım.
Ağabey, hancının kızını da yanına almış, kardeşlerinin yanına gelmiş. Hepsini başına toplayıp demiş ki, bu ablanız Hancının kızı demiş, benimle evlenmek istiyor, ne diyorsunuz. Kız ve küçük çocuklar birdenbire ayağa kalkmışlar bu abla zaten bizim ablamız, biz bu ablayı tanıyoruz diyerek Hancının kızına sarılmışlar. Hancının kızı hem şaşırmış, hem de sevincinden ağlamış.
Onlar bu haldeyken, Hancının karısı açmış isyan bayraklarını. Dünyada olmaz demiş. Benim kızım o delikanlıya varamaz, kardeşlerine de bakamaz. Ben onu beylere ağalara vermek için yetiştireyim, o da gitsin yanımızda çalışan, beş parasız, çulsuz, fakir mi fakir birine varsın. Hadi evlendiler ne olacak. Onlara da biz bakacağız kardeşlerine de. Burası Han mı, aşhane mi? Rızam yoktur. O kıza da analık hakkımı helal etmem. Ben kızımı kocasının kardeşlerine hizmetçi olsun diye mi yetiştirdim! Kadının isyanı, bağırışı, gürültüsü şehirde tez zamanda duyulmuş. Herkes kadına hak vermiş!
Anlatırlar ki, ara bozucular her ne yaptılarsa bu evliliğe engel olamamışlar. Hancının kızı, kendi evlatlarıyla birlikte, o çocuklara da kol kanat germiş. Yenge nasıl olunur, Abla nasıl olunur, analık nasıl yapılır herkese ispat etmiş. Ağabey’in ağabeyliği ise bir efsane olarak anlatılmış. Şehir bu karı kocanın yaptıkları karşısında kendine gelmiş, kendini toparlamış.
Şehir şehire, Han hana, Hancı hancıya, hancının karısı hancının karısına, hancının kızı hancının kızına, Ağabey ağabeye, kız kardeş kız kardeşe, kardeşler, kardeşlere benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR