Uğur Özteke

Uğur Özteke

BİZİ YÖNETENLER YANDI DEMEKTİR

BİZİ YÖNETENLER YANDI DEMEKTİR

Ne olur sıcaklardan şikâyetçi olmayın, olmayalım. “Yandım, tükendik, bittik” de demeyin. Daha düne kadar “üşüdük, hasta, oluyoruz yaz gelmedi bir türlü” diyende bizler, sizler değil miydik? Gelin sıcağa sıcak soğuğa soğuk demekten vazgeçelim. Her şartta ve durumda halimize şükredelim. Çünkü bizlerden çok daha zor durumda olanları düşünelim.

Ve hemen yazı konularımıza başlayıverelim.

BAŞKAN HANÇERLİ MUTLU GÖRÜNÜYORDU

İki gündür biraz gazetelerle, yazılanlarla, çizilenlerle sosyal medya ile ucundan kenarından ilgilenenler artık biliyorlar ki Konya basınının 70 yıllık amiral gemisi Y. Meram Gazetesi bizim Ömer Sarıkulak ile Başkan Mehmet Hançerli’nin kontrolünde yayın hayatına devam edecek. 

Dün de kim selam verip yanımıza geldi ise kim telefon edip “alo” dedi ise Başkan Hançerli’yi konuşuyordu. Çok açık ve net söylüyorum Mehmet abimizin bir gazetenin özellikle de yerel basının başında olmasından büyük keyif alıyorum.

Dahası işin esprisini yapayım mı?

Bundan sonra düne kadar manşetine bile bakmadığım Y. Meram Gazetesinin tek kelime ile iyi bir fanatiği olacağım.

Çünküüüüüüü, bakalım başkanlık koltuğunda iken biz yerel basını yeri geldiği zaman beğenen, öven ama çoğu zaman da için için kızan Hançerli Başkan bakalım nasıl bir yerel gazetecilik yapacak?

Tekrar söyleyeyim ben Mehmet Hançerli’nin yerel bir gazetenin başına geçmesinden dahası pazarlık safhasında iken duyduğum andan itibaren büyük keyif alıyorum. İnşallah hem kendileri için hem de Konya ve yerel basın için de hayırlı olur.      

HALİD ŞEN’İ BİLDİNİZ Mİ?

Milli Görüşün Konya’daki sesi benim bildiğim Ali Güneri abiden buyana çizgisinden sapmayan Merhaba Gazetesi de Ömer Sarıkulak abinin ve bazı arkadaşların Y. Meram’a geçmesi ile yeniden dizayn oldu. Gazetenin İmtiyaz Sahipliği görevine gazetede 2013 yılından bu yana çeşitli kademelerde görev yapan genç meslektaşımız Hâlid Şen geldi.

Peki Halid Şen kim mi?

Başkanlığı döneminde bırakın çalışmalarını, belediye hizmetlerini, oturması kalkması, konuşması adabı ile hayran olduğum dost isim Karatay Belediyesi’nin bir dönemki başkanı Mehmet Şen abimizin oğlu.

Bu siyaset böyle bir şey işte.  

Ama Allah için bizi yönetenlerin şimdi basında direkt ya da en direkt içinde yer almalarından çok mutluyum.

Bu kişiler yerel basının ve bizlerin titreyip kendimizi bulma adına birer fırsattır diye düşünüyorum.

Merhaba’nın yeni ekibine de başarılar diliyorum. 

SARAYKÖY’DEN GELEN SU ŞİKAYETİ

AA rumuzlu abimiz şöyle bir isteğini bizimle paylaşıyordu;

“Sayın Uğur Bey, Başkent hastanesine 6 km mesafede Sarayköy isimli bir mahalle var. Maalesef bu mahallenin suyuna köklü bir çözüm bulamadılar sık sık kesilir, sık sık arıza olur. Belli ki su yetişmiyor.

Teknoloji çağında 300-400 hanelik bir mahallenin suyu hal olunmuyorsa, üç dört dönem seçilen bir muhtarla koskoca 42000 km 2 lik 31 ilçenin idaresine talip bir belediye, bir KOSKİ burnunun dibindeki mahalleyi susuz bırakıyorsa vay taşra ilçelerinin haline.

Bazen su arızayı arayınca da karşınızdaki görevli size soruyor "sizin su mu kesik yoksa tüm mahalle mi kesik" zavallı bizi MEDAŞ’ la karıştırıyor herhalde.

Sularımız kesildiğinde biz yoksa yanlış yeri mi arıyoruz? Yoksa DSİ’yi mi aramalıyız ya da CİMER'i mi? Emin olun şaşırdık.

Sarayköy mahallemizin halkı genelde geçimini üç beş hayvanıyla ya da 50- 100 metrekarelik sebzesiyle sağlıyor, bunların susuz kaldığını bir düşünün.

Sayın Uğur Bey sesimizi duyuracağınıza ve halkın duasını alacağınıza inanıyor selamlarımı sunuyorum.

NOT: Teknoloji çağı deyince hatırladım, 150 yıl kadar önce Sille’deki bir iş adamı Osmanlı devletinin idarecilerinden izin alıyor 6 km mesafeden Tatköy’ün dağlarından künklerle (insan gücüyle) Sille’ye su getiriyor ve insanlara parayla satıyor”…

…………………

Sarayköy’ü iyi bilirim. İnsanlarının mazbut ve kendi hallerindeki sessizliklerini de. Biz abimizin isteğine yer vererek elçilik görevimizi yaptık. İnşallah sesimize ve sesinize kulak veren bir yetkili olur

……………..

İKİ DE BİR SÖYLENEN SÖZÜN

NE OLDUĞUNU ŞİMDİ ÖĞRENDİM…

Kimseden saklamıyorum, bundan da utanılacak bir durumun olduğunu sanmıyorum. Açık açık ne dahası bağırarak bu sütundan defalarca haykırdım.

Allah razı olsun sizler bizi merakla takip ediyorsunuz biz kendimizce bir şeyler beyan ediyor görüşlerimizi paylaşıyoruz ancak;

özellikle İslami konuda öyle derin bir bilgi sahibi değilim. Kadı İzzettin Camiinde rahmetli Mevlüt hocamızın tedrisatından geçtik ve kendimizce İHLAS bünyesinde yeni bir şeyler daha öğrendik.

Ancak sonuçta İslami olarak kara cahil bir Müslüman olarak yaşamaya devam ediyoruz. 

Özellikle siyasette ve yönetimlerde AK Parti’nin bu son yıllarında en çok eleştirildiği konu “İŞİ EHLİNE VERMEK” mevzusu oldu bu konu çok konuşuldu.

Ve bende bunun ne olduğunu bilmeden AK Parti kadrolarının gerçekten de işi ehline değil de kıstas olarak parti teşkilatlarından gelip gelmediğine ya da falancanın yakını olma şartına göre verildiğine şahit oldum. Hem de isim isim.

Dahası işin ehli olması şöyle bir değil bin adım öte dursun, paraşütle nasıl makamlara koltuklara görevlere gelindiği yönünde sadece konuşmak değil, sadece laf etmek değil kalıbı dahi basarım.

Hatta, hatta nasıl çapsız ve geldikleri maktamla alakasız kişilerin memur müdür başkan falanca olduklarını da içimde saklamadığım gibi, arkalarından fitne fesatlık yapmadığım gibi bu durumu isim isim vekillerden tutun bakan yardımcılarına dahası, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlarına dahi bu durumları yazılı olarak ilettim.     

Ben sadece vicdanımın sesine kulak vererek bunları yaptım.

Ama artık yapmıyorum.

Bana ne yahu. Benden başka yüksek sesle dile getiren mi var?

Hem kim kimi nereyle getirirken getirdiği insanın çapsızlığı bizden daha da iyi biliyorlar. Eeeee o zaman bana ne? Ben de “Daha beter olsunlar” deyip geçiyorum.

Önceki gün Selçuk Üniversitesi kampusunda 40 yıllık can dostum iyi bir tarihçi olan Mustafa Arıkan hocam ile birlikte idim.

Laf döndü dolaştı yine işi ehline vermeye geldi. Ve Mustafa Hocam bu sözün nereden geldiğini bana anlattı.

Ve ben kara cahilde bu lafın nereden geldiğini o gün sabah ilk defa duydum.

Sonra gazeteye geldim bilgisayarımı açtım ve üç dört ayrı yerden bu konuyu sindire sindire okudum.

Eğer siz değerli okurlarımızdan da bu sözün nereden geldiğini bilmeyen varsa diye aşağıdaki asıl konuyu paylaşmak istedim, 

GAYRİMÜSLİM DE OLSA EMANETİ EHLİNE VERMEK

Mekke fethedildikten sonra, Peygamber Efendimiz (S.A.V) idareyi yani yürütme ve yasamayı ele geçirmiş ve Kabe’yi putlardan temizlemiştir.

Medine-i Münevvere’de olduğu gibi, İslam’a ve Peygambere düşman olmayan, İslam’ı ve Peygamberi dünyadan kaldırmak istemeyen işin ehli insanları devlet yönetimine getirerek, onların tecrübe ve ehliyetinden faydalanma yolunu tutmuştur.

Buna en güzel örnek hadise de Kabe’nin yönetimi, bakımı konusunda gerçekleşmiştir. Peygamber Efendimiz bize örnek olduğuna göre O’nun uygulaması bizim içinde baş tacıdır.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Mekke’yi fetih eylemiş, Kabe’deki put ilahlarını bir bir temizlemiş ve Kabe’nin anahtarlarını Hz. Ali’den gidip almasını ve kendisine getirmesini istemiştir.

Kâbe’nin anahtarları o an için Müslüman olmamış ve hala müşrik olan Osman B. Talha’dadır. Hz. Ali, Peygamberimizin isteği üzerine Osman B. Talha’yı bulur ve Kâbe’nin anahtarlarını geri vermesini ister.

Kabe’nin anahtarlarının yıllarca kendi soyların da olduğunu ve Kabe’nin korumalığının kendi sülalesi tarafından yürütüldüğünü, Hz. Muhammed’in peygamber olduğunu da inanmadığını açıkça söyleyerek Kabe’nin anahtarlarını vermeyi reddeder.

Hz. Ali, ısrarlı davranır ve bu isteğin Hz. Muhammed’in emri olduğunu Osman B. Talha’ya hatırlatarak, -bu anahtarı her ne şartlarda olursa olsun alacağını söyler. Osman B. Talha’nın bileğini bükerek, anahtarı elinden alır. Canı yanan Talha anahtarı vermek mecburiyetinde kalır.

Anahtarı, Osman B. Talha’nın elinde zorla da olsa alan Hz. Ali, hızlıca Efendimizin yanına gelir ve anahtarı uzatarak efendimize verir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) anahtarı Hz. Ali’den teslim alır. Anahtarı tekrar geriye Hz. Ali’ye uzatarak, bunları gerisin geriye tekrar teslim etmesini ister.

Hz. Ali şaşkınlık içerisinde kalır ve Efendimize sorar:

“Ey Allah’ın Resulü (S.A.V) biraz önce emrinizle gidip anahtarları alıp getirdim ve size teslim ettim. Şimdi de emrinizle yine aynı şahsa anahtarları götürüp teslim etmemi emrediyorsunuz.” Bunun sebebi hikmeti nedir o zaman?”

“Ya Ali! Sen anahtarları yolda bana getirirken Cebrail (a.s.) bana vahiy getirdi. Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.” (Nisa: 58).

Emaneti ehline vermek sünnettir.

Kabe’nin anahtarları uzun süreden beri Osman B. Talha’nın soyunda idi. Onlar Kabe’nin nasıl temizleneceğini ona nasıl sahip çıkılacağını çok iyi bilirlerdi. Emanetin ehilleri onlardı. Git ve anahtarları emanet ehli olan Osman B. Talha’ya teslim et” buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ali, Osman B. Talha’yı bulur, önce helallik ister ve sonra da anahtarları ona teslim eder. Bu defa hayret etme sırası Talha’dadır. Anahtarları teslim alan Talha sorar;

“Ya Ali! Anahtarları az önce elimden zorla ve canımı acıtarak alan sen değil miydin? Şimdi niçin geri getirdin?“ der.

Hz. Ali olanları Talha’ya anlatır.

Peygamberimize vahiy geldiğini, gelen vahiye göre de anahtarları sana geri gönderdiğini söyler. Osman B. Talha bu olay üzerine Peygamberimize giderek Müslüman olmak istediğini belirtir.

Ve Müslüman olur.

Ehil olmak nedir o zaman?

Kişi o konunun uzmanı olacak, işini adaletle yapacak, kendi çıkarları ve menfaati için işi kullanmayacak.

Devleti ve devletin tebaasını aynı gözle görecek.

İnsanlar arasında adaletle iş yapmayı düstur edinecek.

Devletin işini yaparken kendine yüksünmeyecek. Kendi yan, yön ve tarafını, makamını mevkiini ön plana çıkarıp insanlara tepeden bakmayacak.

Gurur ve kibri yenecek. Hedefi sadece devletin işlerini iyi yapmak olacak. Kendi görüş ve fırkasını ön planda tutmayacak….”

……………..

Artık o kadar huzurluyum, o kadar mutluyum ki. Bu yazıyı okuduktan sonra iki rekat da şükür namazı kıldım. Bundan böyle çok rahatım. Çünkü bizi yönetenler içerisinde sırf siyaset adına susup siyaset adına da işi ehline vermedikleri için öbür dünyada inşallah rahat yatamayacaklar…

Ey yüce Rabbim; şükürler olsun ki sana sığınırız senin adaletine güveniriz. 

 

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Akülü engelli araçları olan engelli kardeşlerimiz yayalara kırmızı ışık yanarken karşıdan karşıya geçmemek için daha hassas ve dikkatli oldukları zaman daha iyi ADAM oluruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
24 Yorum
Uğur Özteke Arşivi
SON YAZILAR