Erol Sunat

Erol Sunat

İki Analı Kuzu Hikayesi

İki Analı Kuzu Hikayesi

Uzun uzun zaman önce, memleketin birinde yalandan ağlamayı çok seven bir şehir varmış. Bu şehirde aslında bir çok insanın durumu vasatın çok üzerinde olsa da, ağlamak adet olmuş. Onların ağlamasından dolayı, gerçek fakir-fukara perdelenir, kimse onları görmez, işitmezmiş!

Eskilerden güngörmüş bir adam, ağlayan sızlayan birilerini görmüş. Bakmış ki, ağlamayan yok!

Durun bakalım demiş, bu ne ağlaması…

Oradan biri paramız yok, pulumuz yok, eve serecek çulumuz yok. Eve nasıl ekmek götüreceğiz ona ağlaşırız, şu insanları gördün değil mi, bir dokun bin ah işit demiş.

Yaşlı adam, ben demiş hepinizi tanırım, babalarınızı da, hatta dedelerinizi de…Onlarda aynıydı.

Adamın kılık-kıyafetine baksan dilenci sanırsın, oysa konakları, köşkleri var, ona rağmen yok yok diye ağlarlardı. Bütün malları-mülkleri size kaldı, bu neyin ağlaması, hiç mi utanmazsınız?

Oradan biri damarımıza basma ihtiyar demiş, ne diyeceksen de, bizi kederimizle baş başa bırak.

İhtiyar; vay iki analı kuzular demiş, sizin iki değil bazılarınız dört-beş analı!

Sizin yüzünüzden, bu şehirde fakir-fukara ziyan olup gidiyor, bu kadar da densizlik münasebetsizlik olmaz! Kalabalıktan bir başka adam, şimdi sen bize iki analı kuzu diyerek hakaret mi ediyorsun demiş.

İhtiyar hele hele sen hiç konuşma demiş! Vali Paşanın Konağında çalışırsın yetmez, bağında bahçende yetişen üzümden, meyveden kese kese akçe kazanırsın yine yetmez,  bedestende dükkanın var, kayınbiraderinle oğlun çalıştırır o da yetmez, şehirde arsaların var, birkaç konağın var onlarda yetmez, daha da ne istersin be adam?

Adam susmuş kalmış, kalabalık bir anda çil yavrusu gibi dağılmış.

Aradan birkaç gün geçmiş, Yaşlı adamın kapısı çalınmış. Adam açmış kapıyı ne görsün kapıda iki  muhafız.

Baba demişler, Vali Paşam seni ister.

Yaşlı adam, muhafızlarla birlikte, varmış Vali Paşanın konağına…

Vali Paşa, bak baba demiş, eşraftan bazılarına hakaret etmişsin. İki analı kuzu gibi bir şeyler demişsin. Nedir bu mevzu?

Adam, dili döndüğünce, anlatmış, her şeyi…

Vali Paşa sen demiş insanlara sarf ettiğin bu sözlerle bize da laf çarpmışsın. Fakir fukarayı görmez bilmez, aramaz sormaz eylemişsin. Yaşına, sakalına bakar seni bu defalığına hoş görürüm bilesin.

Yaşlı adam, bu adamların hepsini tanırım Vali Paşa demiş, seni de tanırım, senin babanı da. Baban kul hakkına girmeyen, konuları araştırmadan hüküm vermeyen, Allah’tan korkan adalet sahibi bir Vali Paşaydı. Görürüm ki, sen hiç araştırma yapmadan, dolduruşa gelmiş, edepsizlerin sözüyle beni yargılarsın. Ya bu şehirde böyle adamlar haddini bilecek, yahut bilecek Vali Paşa demiş, değilse kendin bilirsin!

Vali Paşa ayağa kalkmış, benim makamımda bu ne cüret demiş, sana ne yapacağımdan korkmaz mısın ihtiyar? Ben yalnızca Allah’tan korkarım demiş yaşlı adam. Sende Vali Paşa gibi davran o zaman!

Vali Paşa, bir an durmuş ve düşünmüş, bu adamı demiş belki de Sultanımız gönderdi.

Tamam ihtiyar demiş, fazla uzatma da, çık dışarı, ayağımın altında fazla dolaşma!

İhtiyar Vali Paşanın konağından dışarıya çıkmış, Bedestende eski dostlarından birinin yanına uğramış.

Ne görsün, birkaç gün önce ileri geri konuşanlardan biri orada…

Vay ihtiyar demiş adam, Vali Paşamız seni bayağı bir azarladı galiba…Yüzünün rengi falan solmuş. Demek iki analı kuzu ha…Sana ne bizim gelirimizden, giderimizden, sana ne ağlamamızdan!

İhtiyar dostuna dönmüş, bu edepsizlerin bu dükkanda işi ne arkadaş demiş.

Arkadaşı, kendisi Bedesten Ağası olur demiş…İhtiyar, Ağa böyle olursa, var gerisini düşün demiş. Ağa ağalığını bilmez, zengin zenginliğini bilmez, ne olmuş bu şehre böyle?

Bedesten Ağası, beğenmiyorsan başka diyara çeker gidersin, yok öyle hariçten gazel okumak, yok öyle pişmiş aşa su katmak demiş. Sonrada demiş ki, seni geçen akşam babama sordum. Her işe burnunu sokan, münasebetsizin biridir. Lakabına “Doğrucu” derler. Hiçbir yerde dikiş tutturamadı. Her gittiği yerde milletin eksik yanlarını kendince ipliklerini pazara çıkardığı için, aldılar görevden. Çok sürgün yedi.  Bu şehirde anlaşılan belasını arıyor. Belasını senden bulmasın diye de öğütledi demiş. Var git yoluna. Yoluna demişsem, akşama şehirden kalkacak bir kervan var. Ona katıl, bu şehrin huzurunu bozma diyerek, ihtiyara kibarca buradan git demiş.

İhtiyar hiçbir şey söylemeden Bedestenden de ayrılmış, akşama şehirden de… Ona en çok koyan şey, çocukluk arkadaşı olan Bedestendeki arkadaşının ağzını açıp da tek bir çift kelam etmemesiymiş.

Aradan beş sene kadar geçmiş.

İhtiyarın tabiriyle iki analı kuzular şehrin neredeyse cümle zenginliğine sahip olmuşlar. Payitahta giderek, şunumuz yok, bunumuz yok diye de ağlamaktan geri durmuyor, aldıkları yardımları da, gitmesi gereken, varması ve ulaşması gereken yerlere göndermiyor, kendilerine tabi olanlar arasında bölüştürüyorlarmış. Şehre Vali Paşa dayanmıyormuş.

Sonunda Sultan bir gece, bir adamı huzuruna çağırmış. Benim söylediklerime hiç itiraz etmeyecek, sonuna kadar dinleyecek ve ne dediysem aynen yapacaksın demiş, Ve başlamış ne istiyorsa saymaya…

Esrarengiz adam, yanında adamlarıyla birlikte, bir gece yarısında şehre girmiş. Sabah olduğunda, Bedestenin en iyi yerinde oldukça büyük bir yer tutmuşlar. Ertesi gün oldukça zengin bir kervan gelmiş, bütün yükünü bu büyük dükkana indirmiş. Dükkanın sahibi, tellallar çıkarıp, dükkanlarının açıldığını bütün şehre duyurmuş.

Ertesi gün birkaç adamıyla Bedesten Ağası ziyarete gelmiş. Bu şehirde dükkan açmanın bir bedeli var diye söze başlamış ki, yüzünün ortasına okkalı bir yumruk yemiş, ayakları yerden kesilmiş düşmüş yere…Adamları kıskıvrak yakalanmış.

Olay Bedestende duyulmuş, Bedesten Ağasının yakın arkadaşları baskına gelir gibi dükkana geliyorlarmış ki, muhafızlar her biri yakalamış.

Bu şehirde bizim hükmümüz geçer demişler. Bizi bugüne kadar hiçbir Vali Paşa yakalamadı, Gider Sultanımıza meseleyi açarız, ağlarız, halimiz budur deriz, bu emri veren her kimse, üç gün durur defolur gider. Biz böyle kimleri göndermedik ki demişler.

Sonra içlerinden biri, bugüne kadar demiş , kimse bizi kolumuzdan tutmadı, kim verdi size bu emri?

Vali Paşa demişler. Yeni Vali Paşamız geldi. Elinde bir liste vardı. Verdi o listeyi bize, o listedeki her adamı yakalar huzuruna götürürüz.

Başta Bedesten Ağası olmak üzere, yirmi kadar  önde gelen adam Vali Paşanın huzuruna alınmışlar. Vali Paşa makamının olduğu odanın penceresinden dışarıya bakıyormuş.

Muhafızbaşı, dediğiniz adamları getirdik Vali Paşam demiş, ne emir verirseniz onu yapalım.

Bedesten Ağası, sende kimsin be adam demiş, has adamımı Sultana gönderdim. Senin defterini dürse dürse o dürer! Baktık Sultan aldırmadı. Seni kaldırırız ortadan, cesedini kurtlara kuşlara yem ederiz, sonrada varır Sultana ağlarız, her zaman ki inandırırız geçer gider.

Vali Paşa, geriye doğru dönmüş, ne yani demiş beni mi kandıracaksınız?

Bedesten Ağası, Sultanım diye kapanmış yere, o güne kadar Sultanı hiç görmemiş olan şehrin muhafız başısı heyecan içinde kalakalmış.

Sultan, beni kandırdığınızı sanıyordunuz öylemi diye gürlemiş, Muhafız başına bunları da, bunların adamlarını da, bunları destekleyenleri de atın zindana…Kararımı yarın vereceğim.

Şehirde Vali Paşa diye, Sultanın geldiğini duyan, başlamış titremeye…Sultan, şehirdeki çıkarcıların, yalancıların, düzenbazların şehirden gönderdiği yaşlı adamı gelirken yanında getirmiş, onu Bedestendeki dükkanda beklemesini söylemiş. Bu olaylardan sonra, çağırmış yanına. Gel bakalım, rahmetli babamın sırdaşı demiş. Bu şehrin yeni Vali Paşası sensin. Yalnız gitmeden şu ele başı olanların kellesini almam lazım. Değilse bu şehir huzur yüzü görmeyecek!

Şehir şehire, İki analı kuzu iki analı kuzuya, Sultan Sultana, Vali Paşa Vali Paşaya, İhtiyar ihtiyara, Bedesten Ağası Bedesten Ağasına, Muhafız başı Muhafız başına, eşraf eşrafa benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR