Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

KUTSAL YOLCULUK-SURRE-İ HÜMAYUN

KUTSAL YOLCULUK-SURRE-İ HÜMAYUN

 

Yine İstanbul ile ilgili yazıyorum. Büyük şehirlerin, yani daha büyük şehirlerin her yönüyle havası bir başka oluyor. Büyükşehir, sadece nüfusu çok ve geniş alanlara yayılmış şehrin değil; sanata, estetiğe, eğitime, tarihe, geleneğe, kısaca topyekûn kültüre dayanan bir değerler silsilesinin adıdır.

İstanbul caddelerinde oldukça dikkat çekici büyük afişlerde şöyle yazıyordu. SURRE: Üsküdar’dan Haremeyn’e Kutsal Yolculuk. Surre Alayları ile detaylı bilgim olmamasına rağmen ne olduğunu biliyordum. Afişe ilk bakışta anladığım, “Galiba Üsküdar Belediyesi eskiden olduğu gibi, Surre Alayı ile bazı hacı adaylarını kutsal yolculuğa gönderiyor” şeklinde idi. Sonradan öğrendim ki, Surre olayı (Surre-i Hümayun), 2 günlük bir festivalde ele alınıyor ve uygulamalı olarak yapılıyor. Birinci gün HAC ve SURRE-İ HUMAYUN bilim adamları tarafından işleniyor; ikinci gün SURRE-İ HUMAYUN bütün müştemilatı ile canlandırılıyor.

Bu festivalin ikinci gününü yani uygulamalı bölümünü sonuna kadar izledim. Öyle ki, seyirlik boyutu oldukça güzeldi ama tarihin gerçeklere inildiğinde bir kültürün yok olmakta olduğuna şahit oldum.

Öğleden sonra, Mihrimah Sultan Camii’nde kılınan namazı takiben, tarihi III. Ahmet Çeşmesi’nin musluklarından akıtılarak sunulan bal şerbeti, ayranlı etli pilav, mehteran konseri önemli bir ikramdı. Mehteranın Surre Alayına eşlik etmesi, gerçek deve ve atlar, özel kıyafetleri ile Surre Alayı ve hacı adaylarının Üsküdar’dan dualarla yola çıkarılması inanılmaz güzellikler olarak gönlümüze nakşedildi.

Surre ile ilgili bazı notlar:

İstanbul’dan Haremeyn’e son Surre Alayı’nın ulaşmasının üzerinden bir asır geçti. Hac zamanında, Mekke-i Mükerreme ve Medine-İ Münevvere halkına verilmek üzere gönderilen kıymetli eşyalara “Surre” denilmektedir. Surre uğurlanırken coşkunun yaşandığı yerlerin başında Üsküdar gelirdi. Asıl yolculuğun başlangıç ve bitiş noktası Kâbe toprağı kabul edilen Üsküdar’dı.

Surre dönüşünde İstanbul’a getirilen Kâbe ve Ravza-ı Mutahharanın eski örtüleri Üsküdar’da törenle karşılanır, Eyüp Sultan Türbesi’ne nakledilen örtüler burada halkın ziyaretine açılırdı.

Osmanlılar Surre göndermeye, Hac yolunun güvenliğini sağlamaya, hac görevlerini huzur ve güven içinde ifasına büyük önem vermiş ve bunu devletin itibariyle eşdeğer görmüştür.

Surre sadece Padişahın hediyelerini değil, o sene Hacca gidemeyen müminlerin hediyelerini de kutsal bölgelere götürürdü. Bu hediyeler Feraşet çantaları içinde adresine ulaşırdı. 

İstanbul’dan başlayan Surre-i Hümayun, Hicaz’ a varıncaya kadar uğradığı güzergâhlarda coşkuyla karşılanır, Mekke ve Medine de dört bir yandan gelen Müslümanlar bu coşkuya ortak ederdi.

Osmanlının Hacca, Haremeyn’e ve Peygamber Efendimizin kalbi muhabbetinin ifası olarak Surre-i Hümayun geleneği 1. Dünya Harbi ile sona erdi ve 100 yıl sonra Üsküdar’da tasvir ediliyor.

Tarihçi değilim ama işte insanı kahreden bu. Bu kadar güzel geleneğin Surre güzergâhı olan yerlerde bir şekilde canlandırılması gerekmez mi? Zannederim, Konya da bu güzergâhlardan biri olsa gerek. Beklentimiz gelecek Hac döneminde bu geleneğin güzergâh silsilesi ile belli merkezlerde ele alınıp yaşatılmasıdır.       

Bu nedenle, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen Bey’e ve danışmanı Araştırmacı-Yazar Mehmet Mazak Bey’e konuyu gerçek bir senaryoyla canlandırıldığı için teşekkürü bir borç bilirim. Devamını da Sürre güzergâhında olan iller ve Konya belediyelerinden kuvvetle bekleriz.  

Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.  

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR