Erol Sunat

Erol Sunat

Nabzımız durdu, nabzımız!

Nabzımız durdu, nabzımız!

Nabız için, kalbin her atışında, atardamarlarda da bir çırpınma duyulur. İşte, nabız dediğimiz budur denmiş.

Bizim hâlimiz o çırpınmaya benzeyen bir hâl!

O çırpınmayı duysunlar istedik! Görsünler istedik! Koşsunlar istedik! Nabzımız durdu dedik! Gelin şu nabzımızı sayın, tutun, bir dinleyin dedik!

Bir türlü derdimizi iletemedik!

Milletin nabzı durdu, nefesi durdu gibi bir haller oldu.

Nabzımızı ne ölçen var, ne nabzımızı tutan, ne nabzımızın farkına varan!

Kalp bizde! Çarpıntı bizde! Ritim bozukluğu bizde!

Nabzımız düşük, nabzımız garip, nabzımız efkârlı, nabzımız hüzünlü.

Neden mi?

Nabız tutmak, nabza bakmak belli ki hiç kimsenin işine gelmiyor!

Bizlerin nabzı bir alem! Sokağın bir başka alem!

Sokağın nabzını gelip görseler, tutsalar ne demek istediğimizi anlayacaklar, anlamasına da!

Mesele o sokağa gelebilmekte!

Geleceğiz, yola çıktık, çıkacağız diye niyetleniyoruz, yalan dünyanın işleri, bir türlü nasip olmuyor!

Mesela dün gelecektik olmadı. Bugün niyetlendik, acil bir işimiz çıktı.

Haddizatında, sokağa gelmeye, sokağın nabzını tutmaya hiç niyetimiz yok diyecekler, dememek adına, laflara saha içinde tur attırıyorlar!

Ne bilsin sokak? Bilmediği için, bekle denildiği için! Tekmili birden ayakta! Gözleri yolda, ümitle beklemede! Biraz tedirgin! Biraz acaba dolu!

*****

Nabzımızı ölçmeye gelecek olanlar, sözüm ona hâlâ gelecekler!

Kim mi onlar?

Geleceğim deyip, söz verip, yine de gelmeyenler. Ortada gözükmeyenler!

Alt tarafı gelip sokağın nabzını tutacaklar! Ne var, ne olmuş, ne bitmiş, vaziyet ne bakacaklar!

Tutulacak olan nabız mı korkutuyor yoksa?

Biz o nabzın ne çıkacağını zaten biliyoruz demek ne kadar doğru?

Onca hengameden sonra, ölçseniz de ölçmeseniz de, nabız ortada…

Benim halim hâl değil diyor, ölçün nabzımı, tutun nabzımı, başım dönüyor, gözlerim kararıyor, sendeliyorum, ayağa kalkamıyorum, yürüyemiyorum, bu hâl ne hâl?

Geldi Ocak ayının ortası, elimize geçmedi daha Şubat’ın faturası!

Ne bizde nabız kaldı, ne sokakta!

Atmaz oldu nabzımız!

Çarpan çarpana bir vaziyet. Sokakta ne ararsan cümbür cemaat tekmili birden mevcut.

Evden dışarı adımını at da gör.

Faturalar kapıda. Sokak isli, çarşı-pazar sisli, market buz misali!

*****

Ne bizde elle tutulacak, gözle görülecek bir nabız kaldı!

Ne de sokakta…

O eski bizim sokak, hüzün sokağı, gariplerin sokağı, kaderine terkedilmişlerin sokağı!

Karlar yağdı!

Her yer buz!

Biz desen!

Tuz buz!

Haneleri elektrik çarptı!

Doğalgaz yaktı geçti!

Gıda sokağın yol keseni!

Market, paran varsa adamsın, yoksa neye yararsın diyeni!

Pazar, ne gel, ne beni gör, ne de karşılaşalım, ne edeyim senin gibi çulsuzu diye laf söyleyeni!

Bir zamanlar sokağın nabzını tutanlar, sokağa gelmeyi unuttu unutalı;

Ya bizler bayağı bir alıngan olduk.

Ya da yağmurdan nem kapmaya başladık!

Ancak, gerçek olan bir şey var! Bizim yaşadıklarımız, içinde bulunduğumuz durumun vahameti ulaşmıyor ulaşacağı yere. Nabızların durması, sokağın nabzına aldırılmaması o sebeplerden!

*****

Belli ki, karşıdan karşıya, şehirden şehire, bilmem kaç yüz kilometre öteden, gelmeden , görmeden, sokağa girmeden oturdukları yerden, nabız ölçebilen, yeni nabız ölçerler icat edilmiş!

Nihayetinde bir telefon kadar yakınmış.

Telefon deyince hemen bas konuş olanından değil tabi…Akıllı olanından…

Efendim bu yeni nabız ölçerler, sokağın nabzını otomatik olaraktan hem uzaktan, hem de oturduğun yerden ölçüyorlarmış.

Karşıdan karşıya elmalı dağlar misali yani…Artık gelmek yok… Sokağa girmek yok…Kapı çalmak yok…Neydi baba, neydi ana senin derdin, anlat derdini demek yok….

Nabız ölçerler her şeye vakıf! Bas bir tuşa, bas bir düğmeye, ölç geç sokağın nabzını!

Ne mi oldu? Nabız ölçüldü! Nabza bakıldı! Nabız tutuldu! Nabza göre şerbet dahi verildi!

Hadi gene iyisin, bi şeyciğin yok, turp gibisin, sapa sağlamsın, Pandemi dahil her şey negatif çıktı. Sevin artık, neşelen artık deyip geçiliyor!

Sevinelim, neşelenelim lakin!

Elektriğin çarptığı biz, doğalgazın süründürdüğü biz, sokağın enflasyonuna yenilen, enflasyonun ezim-ezim ezdiği yine biz! Nasıl bi şeyciğimiz yok bizim?

*****

Bizim nabızlar adeta, “e-nabız” misali…

Tam mecazlık!

Temsilde yada teşbihte hata olmasın, “e-nabızım eeee…eeee…ee…” uyusun da büyüsün ninni, tıpış-tıpış yürüsün ninni diye, uyusun dursun, ne kadar uyursa o kadar iyi olur denilen bir nabız, nasıl bir nabız sizce?

Ölçülen nabız mı ola? Tutulan mı? Yoksa ölçülmüş sayılan, tutulmuş sayılan, “- mış” gibi , “- müş” gibi, “- muş” gibi bir şey mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR