Erol Sunat

Erol Sunat

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜN AĞZI DİLİ OLSA DA BİR KONUŞSA!

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜN AĞZI DİLİ OLSA DA BİR KONUŞSA!

Dün 24 Kasım’dı. Bugün 25 Kasım. Yani Öğretmenler gününün bir yıl sonraya ötelendiği ve koca bir yıl boyunca unutulacağı zaman diliminin başlangıcı olan gün.

Öğretmenlere yine bir müjdenin verilemediği, beklentilerinin bir başka bahara ertelendiği, kendi günlerini kutlama imkânının pazar gününe rastlamasıyla derin bir nefes aldıkları bir gün olarak anılacak.

Neden mi?

Allah’tan bu 24 Kasım, pazar gününe denk geldi. Öğretmenler en azından günlerini huzur içinde, karışanlar-girişenler, müdahale edenler olmadan, kendi gönüllerince, tepelerinde birden fazla sorgucu ve Demokles’in kılıcı gibi duranlar olmadan kutladılar!

Garibim öğretmenlerin günleri hafta içinde bir güne denk gelseydi neler mi olacaktı?

Program daha devam edecek mi diye soranlar, şu programı fazla uzun tutmayın, uzatmayın, birkaç şiir, birkaç konuşma filan uzatmadan bitirin, ondan sonrada haydi derslere diyenler!  Öğretmenini düşünmeyen, savunmayan, savunamayan kendi bağırlarından çıkmış olsalar da, zevahiri kurtardığını zanneden, ancak kendi arkadaşlarının derdini, anlamayan ve anlatamayan idareciler! Öğretmenler gününü, öğretmene zehir eden, öğretmenler gününde öğretmen azarlayan Amirler!

Şu Öğretmenler Gününün ağzı dili olsa da bir konuşsa!

Öğretmenler Günü kutlu olsun diyorlar ya… Kutlu olsun tabi de…

Öğretmenlerin çekisi, derdi, elemi, kederi içine ata ata bitecek, tükenecek gibi değil!

Senede bir gün, içlerine sinerek kutlanamayan, “Kısa kes Aydın havası olsun!” babından geçiştirilen, Öğretmenler Günü kutlamaları, Öğretmenin burukluğunu, kalp kırıklığını hafifletemedi!

Bu durumu ne Bakanlık, nede Mülki Amirler görmedi, duymadı, anlamaya yanaşmadı.

Ne mi dedi öğretmenleriniz? Koskoca 365 gün içinde tek bir günü öğretmenlerine layık bir gün haline dönüştüremeyen eski öğrenciler, Bakan olabilirsiniz, Vekil olabilirsiniz, Vali ve Kaymakam olabilirsiniz, demek ki, öğretmenlerinizi hiç sevmediniz! Sevseydiniz böyle soğuk, böyle donuk davranmazdınız! Öğretmenleri için, senede bir gün programlarını iptal edemeyenler olarak, neler söyleyeceksiniz?

Her birini bir öğretmenin yetiştirdiği ve bu günlere getirdiği siyasiler, siyasetçiler, amirler, yöneticiler öğretmenlerine huzur içinde,  kutlayacakları bir gün tahsis edemediler. Öğretmenlerinin yüzlerini maddi-manevi her nedense bir türlü güldüremediler!  Bu dünyadan ayrılan öğretmenler için, keşke ile başlayan cümleler ne sizleri, ne zevahiri bugüne kadar hiç ama hiç kurtaramadı!

 

SİYASİLERİ DE ÖĞRETMENLER YETİŞTİRMİŞTİ!

Bir zamanlar, 24 Kasım gününü sevgili öğretmenlerimize, müjdeler vereceğimiz günlere dönüştüreceğiz diyorlardı.

Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’ün 1928 yılının 24 Kasım’ında Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gün, 26 Şubat 1981 tarihinde “Öğretmenler Günü” olarak kabul edilmişti. Öğretmenler gününün 38. yılında, öğretmenlerin cephesinde inanın değişen hiçbir şey yok.

24 Kasım’da “Öğretmenim canım benim!”  Ertesi gün, yani bugün, “Bir sonraki 24 Kasım’da görüşürüz öğretmenim!”  Seni seviyoruz öğretmenim!  Seviliyorsunuz öğretmenim! Ellerinizden öpüyoruz öğretmenim! Diyenler, öğretmenin affeden hoş gören kalbine güveniyorlar. Çünkü, Öğretmenin kalbi, anne kalbi gibidir.

Kızmayan, kızamayan, hoş görmeye yüzde yüz yakın, duygusal, yalanda olsa, geçiştirmede olsa, avutma babından da olsa her sözün ne anlama geldiğini bin kere dahi bilse belli etmeyen bir kalp düşünün. Ve birde bu kalbin her 24 Kasım’da avutulduğunu, yalandan gönlünün alındığını!

24 Kasım hemen her yıl böylesine buruk geçmek zorunda mı?

Her 24 Kasım’da, öğretmenlerimizi telefonla aramak, elini öpmek, vefat ettiyse yâd etmek, ardından bir “Fatiha” okumak elbette güzel, elbette yerinde.

Öğretmenlere en büyük hayal kırıklığını öğrencileri olan siyasiler yaşattı!

Öğretmenlerin talepleri hiçbir zaman maksadını aşan talepler olmadı. Kanunlar çerçevesinde, yapılabilecek şeyler istediler hep! Ayrıcalık istemiyorlardı!

Siyasilerimizi de nihayetinde öğretmenler yetiştirmişti.  Ancak, öğretmenlerini 24 Kasım’dan, 24 Kasım’a hatırlamanın dışında, hiçbir şey yapmadılar!

Öğretmenlerin ömrü ise onların vaatlerini dinlemekle geçti.

Siyasilerimiz, bir türlü gerçekleşmeyen, laftan öteye gidemeyen vaatlerini ilk defa duyuluyormuş gibi sürdürmeye devam ediyorlar!

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul ve kurumlarda uzun yıllar yönetici olarak çalışmış biri olarak, çok az siyasinin ve Mülki Amirin, biz öğretmenleri anlayabildiğini söylemek istiyorum.

Ve onları saygıyla yâd ediyorum.

Vefat edenlerin mekânları cennet, hayatta olanlarında ömrü uzun olsun inşallah!

Mesleğimize olan saygılarını ve sevgilerini unutabilmem mümkün değil!

 

MEVSİMLİK EĞİTİM İŞÇİLERİ!

Köroğlu, “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” demiş ya. KPSS icat oldu öğretmenlik bozuldu, dağıldı tarumar oldu.

Öğretmen olmak için yola çıkan gençler, öğretmen olmaya hak kazandıkları halde, diplomaları ellerinde olduğu halde, bir imtihana daha tabi tutuldular. Bu imtihan bu yıl 19. yılını tamamladı.

Bu 19 yıl boyunca KPSS yüzünden öğretmen olamayan, öğretmen olamamış dünya kadar genç var.

Neredeyse her aile bu sıkıntıyı çekti. Gençler öğretmen olamayınca, meslekleriyle alakası olmayan işlerde ekmek parası için çalışmaya başladılar.

Arada KPSS’ ye girmekten de kendilerini alamadılar!

Olmadı bir daha, bir daha… Ardı ardına 10’dan fazla bu imtihanlara girenler vardı…

KPSS inadından vazgeçmedi, çıtayı hiç olmadığı kadar yükseltti. Bazı branşlarda 90 bile alsalar, atanamayanlar oldu. Öğretmen adayları ellerinde öğretmenlik diplomalarıyla pes ettiler, öğretmen olmaktan vazgeçtiler. Neticede atanamadılar, hayalleri suya düştü…

Sonunda sözleşmeli yani bir anlamda ücretli öğretmenlik yolu açıldı.

Bu yol, “mevsimlik eğitim işçileri” gibi tuhaf ve garip bir yolun, yol açanı oldu.

Kadrolu öğretmenlerin hem üçte biri kadar maaş alacaklardı, hem de kar tatillerinde, bayramlarda, yaz tatillerinde aldıkları ücret kesilecek, sigortaları o günler için “Çabalama Kaptan ben gidemem!” diyecek ve yerinden kıpırdamayacaktı.

Gençler bunun adına “mevsimlik eğitim işçisi” dediler.  Sözleşmeli olarak, Öğretmenlik mesleğiyle sözlenen, ancak gerçekte öğretmen olabilmeleri, “Bir ihtimal daha var!” şarkısının içli dizelerine dönüşen,  hali ahvalleri “mevsimlik eğitim işçileri” konumuna düşenlerdi onlar.

Öğretmenler gününüz kutlu olsun, inşallah sizlerde gerçek anlamda öğretmenlerden olursunuz!

 

“SINIFA GİRDİĞİ ZAMAN CUMHURBAŞKANI BİLE, ÖĞRETMENDEN SONRA GELİR!”

Öğretmenlerimiz bakın ne diyorlar; “Sınıfa girdiğim zaman çocuklarımın gözlerine bakarım. Tertemiz bir dünyadır çocuk gözleri. O gözlerde huzuru buluyorum.”

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk, bir köy okulunu ziyaretinde, ders vermekte olan genç bir öğretmenin sınıfına girdiğinde, öğretmen, yerini kendisine bırakmak ister, bunun üzerine Atatürk der ki;

- Hayır yerinize oturunuz ve dersinize devam ediniz! Eğer izin verirseniz, biz de sizden istifade etmek isteriz. Sınıfa girdiği zaman Cumhurbaşkanı bile, öğretmenden sonra gelir.

Öğretmeneler gününüz kutlu olsun sevgili öğretmenler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR