Hasan Durucan

Hasan Durucan

SEYR-İ SEMA

SEYR-İ SEMA

Yaklaşık dokuz yıldır fotoğraf camiası içerisindeyim. Yaşım 33 oldu ama öyle kendimi bildim bileli fotoğraf çekmeye yakın hissediyorum gibi klasik, beylik cümleler kurma gereksinimi duymuyorum. İstisnalar elbette kaideyi bozmaz lakin yaşı kaç olursa olsun, hangi fotoğrafçının geçmişine bakarsınız fotoğrafa küçük yaşlardan beri ilgisinin olduğunu anlatır ve teknolojinin gelişmesiyle de camia dedikleri bu ortama adım attığını söyler. Çünkü makineyi kontrol etmek fırçadan çok daha kolaydır. Bu sebeple olacaktır ki çevrenizde resim yapanların sayısı bir elin bir parmağını geçmezken artık herkes fotoğraf sanatçısı (!) oldu.

Ben de bu kolaya kaçanlardan olmalıyım ki asker dönüşü ilk sarıldığım fotoğraf makinesi oldu. 2007 yılında vatani borcumu ödemek için Bilecik Söğüt’te Jandarma Ulaştırma Er olarak bot bağlamıştım. 76 günlük acemi eğitiminin ardından halk tabiriyle usta birliği olarak adlandırılan 12 aylık görevim için Van’a gittim. O kadar yoğun, yorucu, hareketli bir yıl geçirdim ki lanet olası, kökünü kazınmak için yıllarca millet olarak yoğun çaba verdiğimiz terörle mücadele ettik. Bu süreci yaşayanlar beni çok daha iyi anlayacaktır. İnsan kendini bu dönemde hayattan soyutluyor. Elbette şimdi bunun detayına girmeyeceğim ama vatani görevimi sağ salim tamamlayıp evime dönersem aldığım her nefesin kıymetini bileceğim diye iç geçiriyordum. Rabbim alnımıza bu vatan uğruna şehitlik yazmayınca 2008 yılının Mayıs ayında tezkeremi alıp Van’dan Konya’nın yolunu tuttum. Hasret giderip, yorgunluğumuzu attıktan sonra işime gücüme başlamıştım ki bir gün Zafer’de adımlarken panoya asılmış bir afiş gördüm. Ki ertesi gün kendimi teorik olarak fotoğraf eğitimi almak adına sıralarda dirsek çürütürken buldum. Gel zaman git zaman üç ay kadar uygulamalı süren eğitimin ardından artık bir sertifika sahibi olmuştum ve ilk makinem olan Nikon D70s’i aileme kattım. O gün bu gündür fotoğraf yaşam tarzım oldu. Ben nerdeysem makinem de yanım da oluyor ve kayda değer gördüğüm birçok şeyi kadraja aldım, almaya da devam ediyorum. Keyfine fotoğraf çeker deyip de nerde ne yarışma varsa kovalayanlardan değilim. İlk deklanşöre bastığım yıllarda bu işin verdiği haz ile katıldığım birkaç yarışmadan ödül alsam da yüzüme karşı yapılmayan eleştirilerle, dedikodularla bu alandan kısa sürede uzaklaştım. Meğerse burası da bazıları için ekmek kapısı olmuş. Hatta “Ortaokul mezunuyum ama katıldığım yarışmalar sebebiyle aldığım başarı ödülleri sayesinde birçok hekim, öğretmen, akademisyen tarafından hoca olarak görülmek benim egolarımı kabartıyor” diyen insanlara rastladım. İki yıl içerisinde kendisini fotoğraf sanatçısı ilan edenler Neşet Ertaş’tan utanmıyorlar. Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde devlet sanatçılığı için teklif götürülen Neşet Ertaş; “Hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık gibi geliyor” diyerek teklifi kabul etmemişti. “Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım. Bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatlarımız adına aldım.” diyerek anlayabilene ders vermiştir. İki yıl içerisinde usta olup eğitim vermeye kalkan, birçoğu paralı olan ve kucak dolusu ödül dağıtan yarışmalardan başarıyla (!) unvan alan, fular takıp iki cümleyi bir araya getiremeyen birçok sözde sanatçı varken sanatçı olmak benim neyime diyorum bazen ama tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok misali uzaklaşmakta olmuyor. Çok daha detayına girebilir elbette bu konuların ama kime ne faydası olacak. Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil misali ortaya az da olsa sitem attım. Neyse taş yerinde ağırdır, biz her zaman olduğu gibi işimize bakmaya devam edelim. Sözün özü Mevlânâ Celâleddîn-i Rûm’î temalı bir sergi açmak hayallerim arasındaydı ki dokuz yıllık emeğim “Seyr-i Sema” yani “Sema Yolculuğu” adıyla anlam buluyor. Sekiz on karma serginin yanısıra dördüncü kişisel sergimi açtığım ve seri olarak düşündüğüm sergimin ilk bölümünü “Hudavendigar” ismiyle KONFAD’da icrâ edeceğim. Sergi açılışının ardından küçük bir sunumla devam edecek programa tüm dostlar ve sanatseverler davetlimdir. Feyzler ve afiyetler ziyade ola diyerek gönüllerde buluşalım vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Durucan Arşivi
SON YAZILAR