Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

TARIM, SİYASET, DEVLET İLİŞKİSİ

TARIM, SİYASET, DEVLET İLİŞKİSİ

Uzun zamandır tarım, siyaset ve devleti ciddi manada anlamlandırarak, bu üçü yapı arasındaki ilişkiyi farklı görüşlerle açıklamaya çalışmaktayım. Bu üç yapı aslında tek başlarına da birşeyler anlatsa da, üçü bir arada, daha da büyük ve derin bir yapıyı ifade ediyor. Tarım inkâr edilemez, siyaset kurumsallık, devlet ise gerçek bir yapıdır. Ancak hangisi daha öncelikli, hangisinin diğerinin oluşmasında daha etkilidir bunun bilinmesi elzemdir.  

Bu üç değerin ayrı ayrı ele almak birinin diğerine üstünlüğünü açıklamak anlamını taşımaz, ancak üçlü kombinasyonun içinde değerler ifade eden oluşumlar ve gerçek elemanlar vardır. Bu manada üçünün hangisinin önce geldiğini, ya da önce yazılması gerektiği hakkında zorlansam da aslında bu üçünü de birbirinden ayıramayız. Birisi varken diğerleri de olmak zorunda. Diyelim ki “et-tırnak-kan”.  

Görünüşte devletin öne alınması gerekir, zira devlet kendini oluşturan ve ona temsil gücü veren bir yapının adıdır ancak siyaset olmadan devlet gidilemiyor. Sistem eskisi gibi değil, insanı bir arada tutacak değerlerden oluşan bir yapı (devlet) ve bu yapıya götüren bir kurumsallık (siyaset) olmak zorunda. Hangi rejimde olursa olsun siyaset, devleti idare etmeye talip olanları bir araya getiren bir olgunun adı. Bunlar arasında tarımın yeri nedir sorusuna cevap vermek pek kolay olmasa gerek. İlk ikisinde sosyal ağırlıklı bir yapı, üçüncüsünde teknik ve hitap ettiği genişlik ve değerler açısından devleti oluşturanların mutlak ihtiyaç duyduğu durumu ortaya koyar.  

Mesele bunları irdelemek, tenkit veya teyit etmek değil, ülkemiz içinde bulunduğu temel zorluklar içerisinde ayrı bir yeri olan tarımı, kendini oluşturan elemanları ile ele alıp siyaset ve devlet kurumlarına ciddi bir proje ile götürülmenin çabası içinde olmamızın gerekliliğidir.

Bundan bin yıl geriye gidelim. Anadolu’ya Türklerinin geldiği yerleri ve sebeplerini düşünelim. Buna farklı yaklaşanlar olabilir ama ana sebebin Ata yurdunda meydana gelen kuraklığın yerleşik insanını yeni yurtlar edinmeye zorladığı bir gerçektir. Demek bir yeri yurt tutmamız buradan devlete gitmek için siyaseti aracı kılmanız yetmiyor, esas olarak gıda kaynaklarına ulaşmaktır.

İlk toplumlarda ortada devlet ve siyaset yokken bile insan ilk önce gıdaya ulaşmayı, sonrasında artanı satabilmek için başka yerlere gitmeyi zorlamıştır. Ardından hak-hukuk; en sonunda kurumsallığa ihtiyaç olmuştur. Üretim olmadan, ticaret; ticaret olmadan hak, ardından siyaset-devlet oluyor gibi geliyor.

Anlaşılan tarım (üretim) devlete ve siyasete giden yolu açıyor denebilir. Bunu anlamak için çok da bilimselliğe gerek yok. Durum ortada. Üretim hareketi, hareket ekonomiyi, ekonomi kuralları, kurallar bir yapılanmayı, yani devleti doğuruyor. Devlete gitmek herkesin işi olmayacağına göre burada aklı erenlerin ya da yeterince bilgi sahibi olanların kurumsallığa duyduğu kurum siyasettir diyebiliriz. 

Konuya bir başka açıdan ele alacak olursak, tarım, aynı zamanda medeniyetin de kaynağı olmuştur. Tarımın getirdiği medeniyet kavramı içinde sanat, kültür, hukuk, devlet, siyaset, eğitim, sanayi gibi bugünkü modern toplumları oluşturan tüm değeler vardır denebilir. Tarımla birlikte başlayan medeniyetin, ihtiyaçlar cevap verebilmek için yeni talepler oluşturması medeniyeti işlemeye (endüstri) doğru itmiştir. Tarımın eşlik ettiği buharın bulunması ile de modern sanayileşme süreci başlamıştır.

Tarım birlikte üretmeyi (imece), paylaşmayı, uyum ve adaleti getirirken; sanayileşme aksine köleliği ve emperyal düşünceyi tetiklemiştir. Bin yıl evvelki ihtiyaçlar daha sade ve uyumlu iken modernizm “daha çok, daha çok” kavramlarına öncülük etmiştir. Emperyalistlerin (zorbaların) 500-600 yıl evvel Amerika ve Afrika’da yaptıklarına bir bakalım. Öncelik gıda kaynaklarına ulaşmak iken sanayileşme ile birlikte adil toplumdan çıkış ardından başkalarının hakkına el atma başlamıştır. Bu da sağlıklı toplumların düzenini bozmuş, siyaset ve devlet de kendilerini “daha çok’a” ulaştırmanın çarelerini aramaya itmiştir.

Uzun lafın kısası, sağlıklı ve adaletli toplumlar için öncelik kendi üyelerini (vatandaş) hakkıyla doyuracak bir yapı oluşturmak, ardından da siyasete ve devlete gitmek esas olmalıdır. Tarımın esas elemanı ise üreticiler (çiftçilerdir). Oturmuş bir ülkede üreticiler de o yapının (devletin) eşit vatandaşları olmalıdır. Durum ortada, kaynakları tüketilen, üretimi olmayan bir yerde siyaset, devlet, ahlak ve hukuk olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
  • YAZAR / 17 Kasım 2019 18:36

    Sevgili Yerli,
    Sizin yorumlar uzun yorumlara ihtiyaç duymuyor da?
    Saygı ile

    Yanıtla (0) (0)
  • Yerli / 17 Kasım 2019 22:34

    Neden öyle dedin ki hocam?ucu açık soru mu sorayım uzun cevap vermeniz için?

    Yanıtla (0) (0)
  • YAZAR / 17 Kasım 2019 18:42

    Sıvı Şeker Doğal mı?
    Bir gıdanın kaynağı doğal olup olmadığını ortaya koyar. Pancar şekerinin kendisi doğal ise sıvısı da (üretiminde herhangi bir katkı maddesi kullanılmıyor ise) doğaldır. Yalnız doğal kavramından ne kastediliyor ona bakmak gerekir. Tabiatta kendiliğinden veya gübrelerle de olsa kültür olarak üretilen her gıda doğaldır, laboratuvarlara sentetik olarak üretilenler hariç.
    Bu arada pancar şekeri sakkarozdur (glikoz+fruktoz). NBŞ ler de ayrı moleküller halinde glikoz ve fruktozdur. İkisi de aynı ve doğaldır. Ayrı ayrı kullanıldığı zaman tatlandırıcı ve gıdalara işleme özelliği değişir

    Yanıtla (2) (0)
  • Sıvı şeker doğal mı? / 17 Kasım 2019 02:27

    Pancar şekerini sıvı şeker haline getir aynı nbş gibi fruktoz glukoz serbest halde bulunsun ama yüzde yüz pancar şekeri de burada bir mantık hatası yok mu? Gıda sanayinde toz şeker kristalize olduğu için bunu sıvı şekere dönüştürüp ürünlerine kat sonra da glikoz şurubu yok diye reklam yap buradan şunu söylemek isterim pancar şekeri glikoz şurubu diye algı yapmasınlar toz şekeri sıvı şekere yani glikoz şurubuna dönüştürmeden direkt ürünlerine katıp öyle reklam yapsınlar daha inandırıcı olur. İşte o zaman ne olacak şeker tekrar kristalize olacak ne yapsak sitrik asit ekleyip glikoz ve fruktoza dönüştürüp kimyasal yapısını mı bozsak ama zaten sıvı şeker olarak da satılıyor şeker damlasıymış Sıvı Şeker Üretim Tesisi olarak, sanayide kullanılan ve toplum sağlığı açısından ciddi şüpheler taşıyan alternatif tatlandırıcıların yerine kullanılmak üzere sağlıklı ve doğal pancar şekerinden üretim yapılmaktadır. Açıklamaya bak sıvı şekerin içinde ne var sakkaroz mu? Glikoz ve fruktoz mu? Neymiş bu sağlıklı doğal şeker niye sıvı hale getiriliyor hani doğal ya içeriği ne açıklasınlar kimsenin aynı ürünü kullanıp benimki doğal sağlıklı deme hakkı yok toz şeker kat tamam ama bunu sıvı şeker şurup şeklinde yapıp da doğal demek sağlıklı demek doğru mu?

    Yanıtla (0) (0)
  • YAZAR / 13 Kasım 2019 21:29

    Sn H. Hakyemez,
    Yazınızın birinci bölümüne katılırım. Liyakat esastır. Etipyada ölümlerin nedeni savaşlar ve kuraklıktır.
    Üç, milli geliri içinde ancak % 7 pay alan bir ülke tarım ülkesi değildir. Bundan 80 sene evvel nüfusunun %80 i kırsal olan olan bir ülke ile bugün oranları tersine dönen bir ülke aynı kategoride görülmediği gibi arazisinin ancak % 25 i sulanan bir ülke de tarım ülkesi olamaz. Böyle bir ülkede tarımcılar inanılmaz başarılara imza atıyorlar.
    Dört; kral çıplak deriz, açıklarımız ve eksiklerimiz var ancak o kadar da kötü durumda değiliz.
    Tarım Şurası bir tavsiye şurası olarak iş yapar. Uygulama siyasi otoritelere aittir. Umarım ve de İnşallah Bendenizin de bir bölümünün başkanı olduğu Şura'da iyi kararlar alınız.
    Ayrıca görüşünüze ve tavsiyelerinize saygı duyuyor, cesaretinizi takdir ediyorum.
    Saygı ile

    Yanıtla (0) (0)
  • Yerli / 16 Kasım 2019 08:09

    Benim yorumlarıma neden bu kadar uzun cevap vermiyorsunuz hocam

    Yanıtla (1) (0)
  • Hasan Hakyemez / 13 Kasım 2019 17:53

    Kıymetli hocam;
    Tarım siyaset ve devlet ilişkisinde en önemli faktör, insan faktörü yani, liyakat öne çıkmaktadır.
    Yakın bir gelecekte, gıda diğer unsurların önüne geçecek ve hatta gıda savaşları olacaktır. Pekala, bir tarım ülkesi olarak biz, buna hazır mıyız?
    Yaklaşık elli yıl önce, dünyanın en büyük tarım ülkesi olan Etiyopya'da, yakın geçmişimizde, açlık nedeniyle toplu ölümler oldu.
    Özellikle, tarımda çalışan teknik elemanlar, medya, akademisyenler, "Kral çıplak" denediği müddetçe, tarımda iyileşme ve ilerleme beklenemez.
    Sırf birilerinin gönlünü hoş tutmak için, tarımsal ürün ithalatında olduğu gibi, yapılan yanlışlar söylenememekte, hatta tasvip ve tasdik edilmektedir.
    Gidişata baktığımda, önümüzdeki ay yapılacak olan "Tarım Şurası"'ndan fazla beklentim olmadığını da belirtmek isterim.
    Saygılar sunarım.
    Hasan HAKYEMEZ...

    Yanıtla (0) (0)
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR