Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Türkiye Bir Tarım Ülkesi Değil

Türkiye Bir Tarım Ülkesi Değil

Aslında başlığı tarımın sırtından geçinen tarımcı geçinenler demem gerekirdi. Birçok konuda bilgi kirliliği tarımda da devam ediyor, hem de hiç durmadan. Şimdi gelinen bir nokta var o da KURAKLIK ve ETKİLERİ. Bakalım tarımın sırtından geçinen ister siyasiler, ister akademik ve teknik kadro, isterse sivil toplum örgütleri olsun “bu duruma ne diyecek, nasıl bir kılıf giydirecekler”.

Onlar söylemeden ben tahmin edeyim. Her zaman ki gibi tarım bitti-battı, yanlış tarım kuraklık sebebi, ne hale geldik, buğday, mısır, saman, yem ve yağ itkileri ithal ediyoruz; daha neler, neler.

Bunlara alıştık da, ülkemin bir tarım ülkesi olmadığına, Hollanda benzetmesinin yanlış olduğuna, ülkeler ihtiyacı olan her şeyin ithal edebileceği fikrine bir türlü inandıramadık. Biz neden petrol ithal ediyoruz diye soran pek olmuyor. Biliyor ki bu ülkenin şimdilik enerji kaynakları sınırlı, petrol de ithal ediyoruz, gaz da. Nedense bilen-bilmeyen için tarım itiraz konusu olarak güncelliğini koruyor.  

Gelelim TARIM ve KURAKLIK meselesine. Bu sene inanılmaz bir kuraklık var. Daha şimdiden bazı hububat alanları hayvanlar için yaylıma açıldı veya sürülüyor. Bu genelde kuru tarım alanları için geçerli bir olay. Tabiidir ki ileri de sulu tarım alanları için de söz konusu olacak, yağışlarla beslenemeyen yerüstü-altı su kaynakların azalacak, bu da işin başka çıkmazlarından biri olacak.

Nereye gelmek istediğimiz açık. Yıllardır tarım ülkesiyiz tezine karşı “tarım ülkesi değiliz” tezini ortaya atanlardan biriyim. Milli ekonomisi % 6-7 oranında tarıma bağlı olan bir yerin “tarım ülkesi” olduğunu savunmak mümkün değildir. Böyle bir savunma olsa olsa “tarımdan geçinenler” için söz konusudur.

Türkiye bir tarım ülkesi değil ama tarımın bizim için çok ama çok önemli olduğunu, asgari gıda ihtiyaçlarımızı karşılayacak hammaddeleri üretmek olduğunu bilmek zorundayız”. Kuraklık bu sene şiddetle kapımızı çaldı. Oturup ağlayacak değiliz ama bir şekilde gelecek için (yakın ve uzun seneler) tedbirler almak zorundayız. Devlet için elbette ilk yol ithalat olacak, bu da ülkeme ciddi bir mali yük getirecek demektir. İşin kötüsü de “Pandemi” bu yükü daha da artıracaktır.  

Gelelim Ülkemin “tarım ülkesi” olmadığını kabulle, devamında ki süreçte ele alınacak konulara.

Öncelikle olağanüstü dönemler için alınan üretim tedbirleri alınmalı. Böyle bir strateji yoksa hemen gerçekleştirilmeli. Bunun için kısa ve uzun üretim planlamalarla kuraklık bölgelerinde susuz veya suyu daha az tüketen bitkiler devreye alınmalı. Sulu tarım alanlar için de su potansiyeli esas alınarak ürün tercihi yapılmalı. Şeker pancarı, mısır, yonca ve su tüketimi yüksek diğer bitkilerin aşırı sulanmalarına fırsat verilmemeli; tamamen susuz kalma yerine “ekonomik su kullanma ömrü” devreye alınmalı.    

Kuraklık alanlarındaki milli emlak arazileri parçalanmadan, Devlet veya güçlü özel tarım şirketlerince üretime alınmalı. Küçükbaş üretim potansiyeli olan yerler acilen üretime açılmalı.    

Tarımsal üretim ağında Devlet kurumlarından (Ziraat Bankası, Tarım Kredi vb.) sözleşmeli üretime destek verilmeli, böylece gariban üretici de korunarak fiyat sapmalarının önüne geçilmeli.

Aynı şekilde büyükbaş ve küçükbaş damızlık veya kasaplık hayvan ithalatı durdurulmalı, ihtiyacı karşılamak üzere mahalli birlik ve kooperatifler ile hastalıklardan ari işletmeler güçlendirilmeli. Yine kuru alanlardaki milli emlak arazileri üretim yerine meralar olarak kullanmak üzere üretime açılmalı.

Yine kuru tarım alanlarında, birim alandan daha çok getirisi olan tıbbi-aromatik (endemik) bitkiler üretimi yapılmalı, böylece dış satım ile yüksek gelir elde edilerek ekonomi güçlendirilmeli.   

Pandemi ve kuraklık etkisiyle hammadde ve gıdada fiyat artışlarının önüne geçilmesi için öncelik ithalat olmamalı. Şimdiden tavan fiyat uygulaması ile üreticinin elinden hammadde çıkmadan müdahale edilmeli, ortalama-makul fiyatlar üreticiye gitmeli.

Bu süreçte elbette yapılacak çok şeyler daha vardır ancak vakit geçirilmeden “acil durum” ilan edilerek üreticinin morali yüksek tutulması gelecek için de önemli olacaktır.

En önemlisi ve etkini, su ve gıda israfının önlenmesi gayretiyle kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR