Erol Sunat

Erol Sunat

“UMUDU KIRAĞI ÇALMASIN”

“UMUDU KIRAĞI ÇALMASIN”

Akçakoca doğumlu, samimi ve içten bir Akçakoca sevdalısı, Bursa Eğitim Enstitüsünden okul arkadaşım olan Osman Sıral Tezel’in, makalelerinden oluşan kitabının adı, hem köşe yazımın adı, hem de yazdığım köşe yazısına ilham kaynağı oldu. Kendisine teşekkür ediyorum.

Gerçekten de, umudu kırağı çalmamalı. Üstelik umuda en fazla ihtiyacımız olduğu bu günlerde.

Bendeniz, 1951 doğumluyum.  Bizim yaşta olanların, yani 65 yaş ve üstü grubuna dahil olanlar için, 21 Mart 2020 Cumartesi akşamını, 22 Mart 2020 Pazar gününe bağlayan geceden bu yana, evlerimizde kalma uyarısına aynen uyuyoruz.

Bizim nesil “acı patlıcanı kırağı çalmaz” diyen büyüklerinin izinden ayrılmadan geldiğinden olacak, onlar gibi, görmediği ne fırtına kaldı, ne de salgın. Çok şükür umudumuzu kaybetmedik, bizi düşünen evlatlarımızın sözlerini, tavsiyelerini ve ikazlarını da aldık kabul eyledik…

Evlerimizde oturup, süreci yakından takip etmeye çalışıyoruz.

Sokaklar, caddeler, meydanlar, dostlarımız, arkadaşlarımız bizleri özleyecekler amma varsın özlesinler, çünkü bizlerde onları özleyeceğiz. “Sabret gönül, bir gün olur bu hasret biter” şarkısının dizeleri gibi, bitsin-gitsin inşallah!

Açtık televizyonlarımızı sabahtan akşama kadar, haber programları izliyoruz.

Lakin, ekranlarımızda konuşan doktorların ve uzmanların bazıları umutsuz vaka gibiler!

Seksen milyonu aşmış bir ülkede, halk evlerine kapanmış, üstelik pür dikkat sizleri dinliyor!

Öte yandan, Sosyal Medyanın kafa karıştırma da, zihinleri bulandırmada eline su dökecek yok. Dört nala koşuyor. Tutabilene, aşk olsun!

Sosyal medyanın etkisinde kalanlar ot-çöp ne duydularsa Korona’ya iyi geliyormuş diye yiyor, içiyor!

İstediğiniz kadar panik yapmayın deyin, maalesef panik de var, kaygı da! Ve tabi ki korku da!

Kendisi için korkuyor, sevdikleri için korkuyor! Virüs kapımızı ne zaman çalacak diye korkuyor!

Ne yaparsam, virüse set çekebilirim derdine düşüyor.

Şair, Behçet Necatigil, “Ya ümitsizsiniz ya ümit sizsiniz” demiş ya.

Bizler ümitsiz olanlardan değil, ümitli olanlardanız. Ülkemiz adına da, insanımız adına da, kendimiz adına da ümitliyiz, bu Korona denen belayı el ele vererek, bir ve beraber olarak def edeceğimize inancımız tam!

 

UMUDU KIRAĞI ÇALARSA, UMUT BUZ TUTAR!

Gerek Sosyal Medya’nın, gerekse ekranlarda konuşan hocaların ve uzmanların korkuyu yenme üzerine daha çok konuşmaları lazım!

Zira, umutları kırağı çalmış gibi bir vaziyet hakim!

Umudu kırağı çalarsa, umut buz tutar! Mücadele azmi sekteye uğrar, Direnci kalmaz. Umutsuzluğa ve çaresizliğe teslim olma eğilimi gösterir.

Korkuyu yenmek yerine, devamlı korkunun, endişenin, felaketin büyüklüğünün, virüsün neler yapabileceğini, insanların çaresizliği anlatır durursanız, umudunuz kırağı çalar!

Acı patlıcanı kırağı çalmaz diye konuşmasına başlayan oldu mu hiç?

İnsanlara bir moral verin, yüzünüzde hafifte olsa bir tebessüm oluşsun.

Umudun kırağı çaldığı yerde, sözler buz gibi, gözler buz gibi olur.

Buna gerek yok. Anlamı da yok.

Böyle insanları konuşturmanın, umut çiçekleri açtıran bir çift laf bekleyen insanlara bir faydası yok!

Ölümden ötesi var mı?

Dünyamız, o kadar çok salgın, o kadar çok hastalık gördü ki…

Doğru, ölüme çare yok!

Yok amma, insanları ölüme terk etmek de yok!

İnsanları kurtarmak var, kurtarmak için çaba göstermek var!

İnsanın fıtratında tir- tir titreşip ölümü beklemek diye bir şey yok!

İnsanoğlu, ölene kadar, ölümüne mücadele eden, başka hayatları kurtarmak için kendini feda etmekten çekinmeyen bir yaradılışa sahip.

Çünkü Yaradan öyle yaratmış!

Her milletin içinde, kendini ailesi için, toplumu için, milleti için, devleti için feda eden,  o kadar çok isimsiz kahraman var ki!

Andığımız, dilimizden düşmeyen destanları o isimsiz kahramanlar yazıyorlar.

 

UMUT VERİN, UMUT OLUN, UMUDA KAPI ARALAYIN!

Korona ile mücadelenin isimsiz kahramanları da, ülkemizde dahil olmak üzere bütün dünyada,

insanları yaşatmak, kurtarmak ve virüse karşı mücadele etmek için savaşan sağlıkçılar.

Doktorlar, hemşireler, sağlık personeli olarak hizmet verenler, Türkiye’de, İtalya’da, İspanya’da, Çin’de, İran’da, Fransa ‘da, Amerika’da, yani dünyanın her köşesinde insan üstü çabayla ölümü göze alıp cansiperane çalışıyorlar.

Umudun kırağı çalmasına müsaade etmiyorlar!

Sağlık ordularının gözünü budaktan esirgemeyen kahramanları virüsle ölümüne vuruşuyorlar. Hayatını kaybeden insanlar arasında, doktorlar, hemşireler ve sağlık personelleri var. 

Alkışlamak moraldir, yanınızdayız, sizinleyiz demektir amma, yetmez!

Onlara karşı yapılan anlamsız saldırıların, haksız hakaretlerin önüne geçilmeli. Doktorlarımız ve sağlık personelimiz maddi-manevi yüreklendirilmeli ve rahatlatılmalıdır diye düşünüyorum.

Bir sözümüzde, korona ile ilgili yapılan programlara…

Bizleri ekrana kilitlediğiniz doğru, lakin umutlarımızı da kilitliyorsunuz!

Bu günler reyting günleri değil! Bu günler, umutlarımızla oynama, test etme günleri değil!

Virüsten kurtulma hikayelerini çektiniz de seyretmedik mi?

Koronayla mücadele eden Doktorlarımızı dinlediniz de, kanal mı değiştirdik?

Sağlık personelimizin şahit olduğu olayları ekranlara taşıdınız da, sizleri takdir mi etmedik?

Artık, Allah rızası için, Umut verin, umut olun, umuda kapı aralayın!

Her Allah’ın günü iç karartan haberler, dikine dikine sorulan sorular, alakasız cevaplar. Ülkemizi diğer ülkelerle karşılaştırırken ürperten tahminlerde bulunmalar!

Yetmedi mi, bu kadar içimizi ve ruhumuzu karartmanız?

 

“ACIYI SÖYLENE DOST DENİLMEZ Kİ!”

Dost acı söyler babından, Sosyal medya ve ekranlarımız bu insanların kalbi var demiyor, şekeri var demiyor, tansiyonu var demiyor. Dere tepe dümdüz konuşuyorsunuz.

Kastınız kime? 

Hz. Mevlana, “Dost; Acı söyleyen değildir, acıyı tatlı söyleyebilendir.” Demişte, kime demiş?

Şemsi Tebrizi ise, “Diyorlar ki dost acı söyler. Acıyı söyleyene dost denilmez ki! Seni sevmeyen acı söyler. Dostun sana söyleyeceği acı dahi olsa, senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler...”

Bizim dostlar, dost dediklerimiz, dost bildiklerimiz, dostane şeyler, iyi ve güzel şeyler söyleyecek diye ekranlara çıkardıklarımız ne diyorlar, ne anlatıyorlar?

Söylemek istediğimiz konu burası.

Umudu kırağı çaldıranlar, kendimizden ve kendimizden olarak kabul ettiklerimiz!

Sorulan soruların burada hiç mi, suçu taksiri yok diyebilirsiniz!

Soru sormanın kaidesidir. Nasıl cevap almak istiyorsanız öyle soru sorarsınız!

Soru soranların insanımızı rahatlatmak gibi, umutlandırmak gibi, korkularını yenmesine yardımcı olmak bir niyetleri olmayınca, buyurun korkulara, buyurun endişelere.

Ne yaparsam virüs beni pas geçer, ne yersem, ne içersem direncim artar, ne olursa virüs beni teğet geçer onun derdindeyiz!                                                                                                                  

İnsanımız korkuyu nasıl yener, nasıl yenebilir, insanlara nasıl moral verilir, nasıl morali yerine getirilir konusunda sorular sorduğunuzu duyacağımız, göreceğimiz günler gelecek mi?

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR