Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Çölleşme ve Erozyon Artıyor mu?

Çölleşme ve Erozyon Artıyor mu?

Bu iki kelime ve anlamları çok korkutucu.  Zira devletler toprak üzerinde kurulur, üretimler toprakta olur. Üretim olmadan gıda, gıda olmadan canlı-sağlık, sağlık olmadan da insan ve medeniyet olmaz.  Boşuna demiyoruz “tarım devlet, canlılık, sağlık, enerji ve de özgürlüğün teminatıdır”.  Topraksız tarım da vardır ancak kuraklık-çölleşme ikilisi suyu bulamadığımız için buna tam geçit vermeyebilir.

Küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişiklikleri görülmekte dünya, tarihinde olmadığı kadar fırtına, buzulların erimesi, şimşek, sel, toprak kaymaları ve de yangınlar ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür olayların vuku bulmasında pek çok sebep sayılabilir ancak en önemlisi 200 yılı aşan bir sürede görülen sanayileşme ile birlikte karbon salınımlarının artması en başta gelmektedir.   

Dünyanın birçok yeri gibi Ülkemiz çölleşmeye hassas, kurak-yarı kurak iklim kuşağında yer almaktadır. Bunu bilip de hayıflanmamız gerekmez. Yapılması gereken kuraklık, dolayısıyla erozyon ve çölleşme ile mücadele etmemizin gereğini idrak etmektir.  

Çölleşme ve erozyon yağışın az ve buna bağlı olarak da bitki örtüsünün olmadığı yerlerde oluşur. Yine topoğrafya, sıcaklık, etkili rüzgâr, yanlış tarım ve düzensiz yerleşme de çölleşme ve erozyona sebep olabilmektedir. Bunu anlamak için yukarıda ki konuların biri veya birkaçı bir araya gelirse çölleşme ve erozyon hızı da bu bir araya gelen konuların sıklığına göre artar veya azalır.

Dünyanın 1/3 ü çölleşmenin etkisi altında. Yine dünyada her yıl 12 milyon hektar (Türkiye’ de tarım yapılan alanın 2/3 ü kadar) alan yanlış kullanım nedeni ile insan eliyle oluşturulan çöllere dönüşüyor. Ülkemiz alanlarının % 65 i, kurak, yarı kurak ve yarı nemli iklim kuşağında yer almaktadır. Ekolojik olarak hassas olan bu bölgelerde, bitkisel üretimin tahribi ile erozyona açık alanlara dönüşmektedir. Başta Konya, Iğdır İlleri ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Türkiye’nin bütün bölgelerinde arazi bozulumu yani çölleşme görülmektedir.  

Türkiye’de deniz, göl ve barajlara en çok toprak taşıyan akarsular Fırat, Çoruh, Yeşilırmak ve Kızılırmak ilk sıralardadır. En az toprak taşıyan akarsular ise Dalaman Çayı ve İyidere’dir. Bunların çok az toprak taşımasının asıl sebebi, havzalarının ormanlarla kaplı olması ve güçlü bitki örtüsünün toprağı korumasıdır. Erozyona bağlı olarak toprağın verimsizleşmesi ile zirai üretiminde önemli azalmalar meydana gelmekte bu da kırsal alanlardan şehirlere göçü arttıran konulardan biri olmaktadır.

Türkiye’de erozyonla deniz ve göllere taşınan toprak miktarı 1970’li yıllarda 500 milyon ton/yıl iken; yapılan erozyon kontrolü, ağaçlandırma, bozuk orman alanlarının iyileştirilmesi, mera ıslahı, enerji ormanı tesisi, suni gençleştirme ve özel ağaçlandırma çalışmaları ile taşınan toprak miktarı üç kat azalarak yaklaşık 140 milyon ton/yıla inmiştir. 2023 hedefi 130 milyon ton olarak belirlenmiştir.

Öte yandan su erozyonu ile de toprak taşınması söz konusu olup Ülkemizde her yıl 250 milyon ton kadar toprak yer değiştirmektedir. Bu yer değiştirmelerin % 54 ü mera, % 39 u tarım, % 4 ü orman, % 3 ü de diğer alanlarında olmaktadır.

Buradan anlaşılan gerek rüzgâr ve gerekse de su erozyonunun sebep olduğu toprak taşıma olayları daha çok bitki örtüsünün bulunmadığı alanlarda meydana gelmesidir. Yukarıda ki değerlere göre en çok toprak taşınması mera alanlarında görülmektedir. Demek ki meralarımız her ne kadar hayvan otlatmak için tahsis edilmiş alanlar ise de çeşitli sebeplerle (aşırı, erken ve münavebesiz otlatma vb.) bitki örtüsünün fakirleşmesine ve bitkisiz alan açılmalarına sebep olmaktadır. Tarım alanları için de aynı akıbet beklenmekte, en verimli üst topraklar yok olmaktadır.

Bu tahribatın önlenmesi için her ne kadar resmi otoriteler tedbir alsalar da esas yapılması gereken toprakla uğraşan üretici kesimin yukarıda ortaya konan erozyon sebeplerinin ortadan kaldırılması için çaba göstermesidir. Aksi vatan toprağının (bir anlamda) vatanın kuru alanlara dönüştürülmesi ile sonuçlanmasıdır. Her seferinde ifade ettiğim “toprak: tarım vatandır” ifadesinin yerini ve anlamını bulması için de bilinçli tarıma giden her türlü şartlar zorlanmalıdır.

Toprağa saygı vatana saygıdır şuuru ile sağlıklı ve huzurlu günler için KALIN SAĞLICAKLA.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR