Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

İLLA Kİ SU; SU MU HAYAT, HAYAT MI SU?

İLLA Kİ SU; SU MU HAYAT, HAYAT MI SU?

Ab-ı hayat, hayat suyu, yoksa su mu hayat. Her ne ise susuz bir dünya düşünülemez. İnsandan, sanayiye; , kuşlar böceklerden tarımsal üretime kadar her yerde SU var. Su ile ilgili o kadar söz ver ki, son zamanlar için en uygunu “suyu kirletmek hayatı kirletmektir” olsa gerek.

Suyu ele alıp yeniden anlayacak değiliz. Suyun kıymeti, ne olduğu, neye yaradığı; susuzluğu, sonuçları; fazla suyu, az suyu biliniyor da; bilinmeyen tek şey SUYUN DEĞERİ. Ülkem şu an su fakiri değil, kişi başına su tüketimi 1500-1700 M3. 1000 M3 altına düşüldüğü zaman 2030 da su fakiri olacak.

Mesele tatlı suda yeterliliği veya yetersizliği yanında, mevcut suların kirliliği de önemli. Bir bölgede su kaynakları ya yerleşik yağışlarla veya akarsularla, ya da diğer havzalardan gelen kaynaklardan beslenmektedir. Yerli kaynakların bir de yer altı akarsular veya göller vardır. Bu kaynakların kalitesini bölgenin jeolojik yapısı belirler. Jeolojik yapı kaliteli su verdiği gibi bilinmeyen yapısal zararlıları (arsenik, cıva, kurşun vb.) da zararlı suya sebep olmakta. Bir örnek verecek olursak yol boylarında bulunan ve suyu ile meşhur kaynakların jeolojik sebeplerle hiç olmadığı şekilde düşük kalitede suya kaynaklık edebilirmiş. Bu arada metalik madenlerden gümüş, siyanür, arsenik gibilerden kaynaklanan su kirliliğine sebep olmakta, çok eski ve sağlam su kaynaklarında dahi kirlilik görülebilmektedir.

İşin bir tarafında suyun doğal kirliliği (veya temizliği) yanında esas meselelerden biri de mevcut tatlı su kaynaklarımızın kirlenmesinin önlenmesi veya su kısıtına girmeyecek bir yapının korunmasıdır. Su kirliliğine sebep olan sektörlerden biri de tarımdır. Özellikle azotlu ve fosforlu gübreler toprak ve su kirliliğinin temel unsurlarından biridir. Bunun için de ağır metalleri alan bitkiler yanında bunları daha az kullanan bitkilerin ıslahına gidilmesi üzerinde çalışılıyor. Öte yandan altın madenlerinde siyanür kullanılması durumunda siyanürü kaçırılması, altının da kaçırılması anlamına geliyor ki bunun da madenciler altını kaçırmak istemez ve de kaçırmıyorlarmış.

Bu arada milyonlarca yılda oluşan akiferler kirletilmemeli zira bunların geri dönüşümü oldukça zor sonuçlar doğurur. Konya gibi kapalı bir havzada suda çekim-beslenim dengesi bozulmuş durumda.  Son yıllarda gündemde olan ve sulamaya çare olarak düşünülen yeraltı barajlarının hacim itibari ile yeterli olmamaları tarımsal sulamada çare olarak görülmemeli imiş.

Bir şekilde sulamada kullanılan atık sular dezenfekte edilmeden tarımda kullanılmamalı imiş, böyle durumlarda çiğ yenilen sebze ve meyvelerle insana zararlıların geçmesi söz konusu imiş.

Yine Konya’da su arzında giderek artan eksilmeler ve de bunun sebep olduğu göçükler (obruklar)  ve bunun merkezlere yansıması önemi görülmektedir.  

Esas mesele su arzında daralmalar ve kirlenmeler. Çare Konya gibi kapalı havzalarda yeraltı, yerüstü kaynakların korunması, bunun için bitki deseninin değiştirilmesidir. Suyu çok kullanan şeker pancarı, mısır, patates gibi ürünler yerine suyu az kullanan hububat, yem bitkileri ve diğer bitki gruplarının yer almasıdır ve bu bitkilerin gelirlerinin yasaklanan bitkilerin seviyesine destekle çıkarılmasıdır.    

Bu makale SADAM konferansları çerçevesinde Prof. Dr. Tahir Nalbantçılar hocanın sanal ortamda “Jeoloji, su ve sağlık” konulu konferansının kısa özetidir. Biz ziraatçiler de suyu biliriz ama bir jeoloji uzmanından dilemek bir başka imiş. Konu konferanstan öteye geçti, hayatın içine ve gerçeğine girdi. Girdikçe de derinleştik, derinleştikçe de kaygılandık.

Suyu ve ülkeyi korumak tüm toplumun duyarlılığı ile mümkün oluyor. Coğrafyanın kader olabileceği bilinen bir ortamda maalesef kurak bir bölgede yaşıyoruz. Herkese düşen bunun iyi bilinmesidir.

Daha ötede söylenecek şey; toprak+su = üretim. Üretim ise vatandır. Sağlıklı vatana ve devlete hep beraber suyumuzu, toprağımızı, sağlığımızı, neslimizi korumak niyetiyle; kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR