Erol Sunat

Erol Sunat

Kan kardeşlerin hikayesi

Kan kardeşlerin hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde Beylerin ve Ağaların hüküm sürdüğü, söz sahibi olduğu bir şehir varmış. Şehrin neredeyse tamamı, şehre bağlı köyler, tarlalar, araziler ve bahçelerde Bey ve Ağaların mülküymüş. Ahali rızkını temin için onların emrinde ve maiyetinde çalışırlarmış. Beylerin en sözü geçeni şehrin bir ucunda, Ağaların en sözü dinleneni de diğer ucunda otururmuş. Şehre gelen Vali Paşalar bu iki sözü geçen insanı dikkate alırlar, onlarda şehrin düzenini, geçimini, günlük hayatını ayakta tutarlarmış.

Hem Beyin hem de Ağanın oldukça hırslı oğulları varmış. Bu iki delikanlının birbirlerini sevdiğini, birbirleriyle görüştüğünü bilende yokmuş, duyanda. Bey oğlu tek oğulmuş. Bey nazarında çok kıymetliymiş. Bey üzerine titrermiş delikanlının. Ağa oğlu ise iki oğulun büyüğü olarak yetişmiş. Küçük erkek kardeşi üç-dört yaşlarında olunca, Ağa oğluna her anlamda güvenirmiş.

Delikanlılar on sekiz yaşını doldurduklarında, Vali Paşa, Beyi ve Ağayı çağırmış yanına. Sizin yiğitleri demiş Sultanımız Başkent’e ister. Yarın sabah Payitahttan gelen Muhafızlarla Sultanımızın yanına gidecekler.

Birbirinden hiç hazzetmeyen iki delikanlı Muhafızların arasında bir hafta kadar yol gittikten sonra varmışlar Payitahta. Sultan birkaç gün sonra ikisini huzuruna çağırmış. Beyin oğluna, sen demiş benim Muhafızlarım arasında kalacaksın. Ağanın oğluna da seni demiş sınır boyuna gönderiyorum. Sınırda benim için, vatanın için çarpışacaksın. Bir daha şehrinize gitmek yok. Kim firar ederse, kellesi gider. Birbirinizle savaştığınızı duymayacağım. Huzurumda barışacaksınız. Sizi kan kardeşi yapacağım. Bey oğlu ve Ağa oğlu, Sultanın huzurunda istemeye-istemeye de olsa kan kardeşi olmuşlar. Kucaklaşmışlar. Ayrılmışlar.

Ağanın oğlu hudut birlikleriyle birlikle bir aya yakın yol gittikten sonra, Sınır Muhafızlarının başının emrine girmiş. Kısa zamanda ok atmada gösterdiği maharetle, herkesin dikkatini çekmiş. O günlerde düşman diyarın Sultanı birlikleriyle birlikte sınırdan içeri girerken Ağanın oğlu, ıslık çalan okuyla öyle bir nişan almış ki, düşman diyarın Sultanını kalbinden vurmuş, öldürmüş. Ordu gerisin geriye dönmüş. Bu olay Sultana ulaştığında, Sultan Ağanın oğlunu sınır şehirlerinden birine Muhafız başı tayin etmiş.

O günlerde payitahtta tebdili kıyafetle şehri dolaşmaya kalkan Sultana şehrin dar sokaklarından birinde bir saldırı olmuş. Sultanın üç yakın muhafızı ölmüş. Sultan kılıcını çekip kendini savunmaya çalışırken, bir anda bir yiğit çıkmış ortaya, tek başına Sultanın etrafını saranların hepsini öldürüp, Sultanı onların elinden kurtarmış. Sultan bir de bakmış ki, o yiğit Beyin oğlu. Sende kan kardeşinde benim arslanlarımsınız demiş, biriniz benim hayatımı, kan kardeşinde, memleketimin istilasını önledi.

Bu iki kahramanın yaptıkları destan olmuş anlatılmaya başlanmış memleketin her köşesinde, her bucağında. Sultan bir diyarı fethe çıktığında iki yiğidi de almış yanına. Oldukça korunan, alınması zor olan bir kaleyi, ikisinin omuz omuza vermesiyle fethetmiş. Bu mücadele sırasında şehre birlikte giren kan kardeşler, öylesine iki iyi dost olmuşlar ki, Sultan onları gördüğünde gözleri dolmuş. Sağ olun benim evlatlarım demiş, sizin gibi yiğitlerim olduğu müddetçe bu memleketin sırtı yeri gelmez.

Ardından da aradan demiş on yıldan fazla geçti, kan kardeşler olarak varın şehrinize, ana babalarınızın hayır dualarını alın. Bir de onları barıştırmadan huzuruma gelmeyin.

İki delikanlı günlerce at sürmüşler. Sonunda şehirlerine gelmişler. Bir gece yarısı kimselere haber vermeden babalarının kapılarını çalmışlar. Beyin ve Ağanın konağında bayram varmış. Bey oğul demiş bitti mi görev, bittiyse Beylik senindir. Ağa’da oğluna oğul demiş, vazifen sona erdiyse, bundan böyle Ağa sensin. Her ikisi de tek bir şartımız var demişler. Biz Beyliği de Ağalığı da kabul ederiz amma, önce sizler barışacaksınız. Araya Vali Paşa girmiş, Sultanın Veziri girmiş, Bey ile Ağa onlarca yıl sonra barışmışlar. Tam bir barışma değilmiş amma, maksat hasıl oldu demiş Vezir.

Sakin şehir, kendi halinde şehir, ertesi gün başlamış bir dedikoduyla çalkalanmaya. Bey oğlu daha üstün, Ağanın oğlu daha üstün diyerekten…

Her iki delikanlı ahaliyi şehrin meydanında toplamışlar. Bizi demişler Sultanımız kan kardeşi yaptı. Bizim üstünlük gibi bir derdimiz yoktur. Aklımıza dahi gelmez. Kim bu dedikoduları olmadık yerlere götürürse, kılıçlarımızla onun kellesini alacağız. Dedikodu bıçakla kesilir gibi kesilmiş. Şehirde iki aileyi birbirine düşürmek için fırsat kollayanlar çokmuş. Barışsınlar diye uğraşanlarda az sayılmazmış.

Fitne tertibini kuranlar, biz demişler onların kan kardeşi olduğunu nereden bilecektik ki. Başka şeyler düşünelim amma, ikisinin de gözü kara, kim bir şey yapsa yapanın ocağı sönecek.

Bu arada Bey ve Ağa bir araya gelmişler. Aralarındaki husumet dedelerinin babalarına kadar uzayıp giden bir gönül meselesiymiş. Ağanın büyük dedesinin sevdiği kızı, Beyin büyük dedesi kaçırmış evlenmiş. Kızın Bey’de gönlü vardı diye anlatılsa da düğün dernek arifesinde böyle bir olay yaşanınca iki taraftan kan dökülmüş. Sonra o kan dökülmesi Ağanın ve Beyin zamanına kadar sürmüş ve orada kalmış. Sultan bu işin önüne geçmek adına iki delikanlıyı kan kardeş yapmış. Kan kardeşler babalarının da rızalarını alarak, şehirden ayrılarak dönmüşler görevlerinin başına.

Payitahtta Sultanın kız kardeşi olan Hanım Sultanın güzeller güzeli bir kızı varmış. Ağanın oğlu o kızı görmüş beğenmiş talip olmuş. Niyetini hem Sultana açmış hem de kız kardeşi olan Hanım Sultana. Kız bir ziyaret için Payitahttan ayrıldığında muhafız olarak yanına Beyin oğlunu vermişler. Kafileye yolda haramiler saldırmış. Beyin oğlu, canı pahasına korumuş kafileyi ve kızı. Kızın gönlü Bey oğluna düşmüş. Bey oğlunun da kıza. Bir yanda Ağanın oğlu kızın dönüşünü beklerken, kız ve Bey oğlu kendi aralarında bir durum değerlendirmesi yapmışlar. Kız anasına bir şeyler yazmış, sadık nedimesiyle birlikte göndermiş. Bey oğluyla birlikte sürmüşler atlarını bilinmeyen bir diyara doğru.

Kızın nedimesi, Hanım Sultana kızın yazdıklarını ağlayarak teslim etmiş. Olay Sultana intikal ettiğinde, Sultan kaderleri demiş tekerrür ediyor. Çağırmış Ağanın oğlunu, anlatmış olan biteni bütün tafsilatıyla. Ağanın oğlu Sultanım demiş, ben dedelerimizin yaptığını yapmayacağım. Kan kardeşime kıyamam. Mesut olsunlar. Hatta çağırın gelsinler. Zorla güzellik olmaz. Gönül bildiğiniz gibi ferman dinlemiyor.

Sultan seni demiş hiçbir yere göndermiyorum. Göstermiş olduğun olgunluk beni ziyadesiyle memnun etti. Seni Vezirimin kızıyla evlendireceğim. Düğünün de birkaç gün içinde olup bitecek. Ardından da özel bir ulak göndermiş Bey oğluna ve yeğeni olan kıza.

Onlar gelinceye kadar iki ay geçmiş. Ağanın oğlu bu arada Vezirin kızıyla evlenmiş.

Bey oğlu gelince, iki yiğit Sultanın huzuruna çıkmışlar. Sultanım demişler, bizi siz kan kardeşi yaptınız. Biz ölünceye kadar kardeşiz.

Onların bu tavrı, doğdukları şehirde etkisini göstermiş. Bey ve Ağa ahaliyi şehrin meydanında toplamışlar. Oğullarımız bize dedelerimizden miras kalan kan davasını kan kardeşi olarak bitirdiler. Şu andan itibaren bu kan davasını bir daha açılmamak üzere kapatıyoruz demişler ve sarılmışlar birbirlerine. Onların taraftarları da barışmış. Şehirde bayram havası esmiş. Ahali kan kardeşlik işte böyle bir şey demişler.

Sonra ne mi olmuş?

Şehir şehire, Sultan Sultana, Vezir Vezire, Vali Paşa Vali Paşaya, Bey Beye, Ağa Ağaya, Bey oğlu Bey oğluna, Ağa oğlu Ağa oğluna, Hanım Sultan kızı Hanım Sultan kızına, Vezir kızı Vezir kızına, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR