Hasan Durucan

Hasan Durucan

MANİFESTO

MANİFESTO

Uyanmıştım. Gözlerimi ovuştururken güzel bir sabaha uyanmanın huzuru ve şükrünü içimde yaşıyordum. Ardı ardına çalan telefon alarmını kapatırken saate bakmamla bir hışımla yataktan fırladım. Gömleğimin bir düğmesini iliklerken bi taraftan da çorabımı giyecek kadar ustalaştığıma artık alışmış olmalıyım ki apartmandan kendimi sokağa attığımda bu ustalığı iç sesimle kutluyordum. Alarmın birden fazla çalıp beni uyandırdığı günlerde, bulunduğum apartmanın üçüncü katından caddeye çıkmak için merdivenlerden üçer beşer indiğimi olimpiyatlara katılarak göstersem kesin altın madalya ile ödüllendirilirdim. İnsan hissettiği yaştadır ve içimdeki çocuğun başını okşamak için hiçbir zaman bahane uydurmadım. Hayata karşı sürekli somurtanlara inat tebessüm ederek mesaiye geçmek için beni aracıyla alacak olan arkadaşın yanına yüz metrelik yolu elim cebimde adımlamaya başladım. Bisiklet yolları yapılsa da bu yolu tercih etmeyip cadde üzerinde pedal basan orta yaşlılar, durakta okula gitmek için otobüs beklerken içinde bulunduğu durumdan sıkılmış lise öğrencileri, sürekli birbirini korna çalarak ikaz eden, ara gazı veren geneli hızlı ve öfkeli olan sürücüler, kapıların önünden çocuk toplayan okul taşıtları, arka camında demokrasi şehidimiz Ömer Halisdemir ve Türk bayrağımızın olduğu, sağ tarafa doğru hafif yıkılarak üç yüz beş yüz metre de bir yolcu indirip bindirerek ilerleyen yeşil dolmuşlar derken gün çoktan tüm hızıyla başlamıştı. Beni alması için yürüyüşün sonunda iki dakika beklediğim Dedeman Oteli göbeğinden araca bindim. Birbirimize selam çakıp yolumuza devam ederken Sezen Aksu'nun yeni çıkarmış olduğu albümünden Manifesto'su çalmaya başladı. Hem sözleriyle hem de ritmleriyle uzun süre hafızalarda yer edeceğini düşünüyorum. Sezen Aksu, “Niye herkes bu kadar ciddi, okunmamış kitaplar ama ciltli, asık asık yüzlü insanlar, ta yüreğine kadar kilitli” diyordu. “Ne gülümseme ne günaydın yok, tabi üçüncü sayfada olay çok, haberler hep son dakika şok şok, yaşamak inadına hemen şimdi, yaşıyoruz desinler diye, bizi çok sevsinler diye” parça akıp gidiyor. Aslında iki nakaratla basit gibi görünen ama ne kadar da günümüze uyarlanmış derin bir eser ortaya koymuş. Tabi içinden ders çıkarabilene diye de eklemem gerekir. Hazır sırası gelmişken sahi biz niye gülmüyoruz? Suratlarımızı bu kadar asık bırakacak neyin kafasını yaşıyoruz? Her şey mi kötü şu hayatta? Cebimize cep telefonu olarak giren küçük dünya ile haşır neşir olduktan sonra neden birbirmize karşı tebessüm etmeyi bile unuttuk. Birçoğumuz “Nerde o eski günler? Para yoktu ama huzur vardı.” diye yeri geldi mi ya mırıldanır yada dost meclislerinde büyüklerinin ağzından duyar. Şunu akıldan çıkarmamak gerekir ki tebessüm edemediğimiz sürece çekilmez bir adam olmaya devam edeceğiz. Kıymetini daha geç olmadan bilmek gerekir. Çünkü tebessüm mutluluktur. Mutluluğun ötesinde huzurdur, hoşgörüdür, barıştır, sevgidir, aşktır, kardeşliktir. Kardeşliğin de ötesinde yaşamdır, hayattır; nefestir. Tebessümün altında hep iyi olan duygular yatar. Ve siz bu duyguları nefes nefes soluyarak hayata yeniden bağlanın. Gülmeyi unutmanın aksine her şeye karşı daha fazla tebessüm edin ve çevrenize de bu gülümsemeyi bulaştırın. “Dertten tasadan gülecek hal mi kaldı?” demek yerine derdi tasayı gülerek çözün. Bazılarının “Sen Polyannacılık oynamaya devam et” dediğini işitir gibiyim. Eğer hayatınızın her alanına yaydığınız tebessüm ile kısa bir süre içerisinde yaşantınızın değişeceğine inancınız yoksa size sadece gülerim. Tafikte direksiyonun ortasına sert sert vurup korna çalarak başkalarını uyarmaya, sizden yardım isteyenleri terslemeye, karşılaştığınız en ufak sorunda sesinizi yükseltmeye; toplum içerisinde “Ben mutsuzum” diye somurtmaya devam edin. Bir gün her şeye geç kaldığınızı, aslında aradığınız kapı anahtarının tebessüm olduğunu anladığınızda biz tebessüm edenler hala Manifesto'yu dinliyor olacağız. Şimdi azıcık daha ses ayarına dokunun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Durucan Arşivi
SON YAZILAR