Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Şeker kotaları ve pancar üretim alanları serbest bırakılmalı mı?

Şeker kotaları ve pancar üretim alanları serbest bırakılmalı mı?

Dünyada kristal şekere (beyaz şeker) kaynaklık eden iki bitki vardır. Öyle de, beyaz şeker seneden seneye değişmekle beraber büyük oranda şeker kamışından (% 72-80 oranında) elde edilir. Şeker kamışı tropik iklimlerde yetiştirilebildiği için Türkiye olarak dünyanın kuzey yarımküresinde (yarı tropik bölge) yer aldığımız için iklim değerleri itibariyle şeker pancarı üretimine daha uygun bir iklime sahibiz. Bu bakımdan da şeker ihtiyacımızı şeker pancarı yetiştirerek elde etmek zorundayız.

Şeker pancar senelik yetiştirilen bir bitki olmakla birlikte, tarımı hayli zahmetli ve masraflıdır. Son zamanlarda üretiminde mekanizasyon devreye girse de, hasat ve tesellümünün sonbahar-kış aylarına denk gelmesi ile hasat ve de tesellüm işleri zor olmaktadır. Anadolu da şeker pancarı yetiştirilen alanlar da iç kesimlerde olduğu için bu aylarda yağışlı ve soğuk bir iklim yaşanır.

Ülkemde şeker pancarının işleneceği fabrikalara ilk pancarın tesliminden itibaren, son pancarın işleninceye kadar geçtiği zamana kampanya denir. İçinde yaşadığımız şu dönemde şeker pancarı kökü (yumru) çoğunlukla bağlı bulunduğu fabrikalara tesellüm edilmiş durumdadır. Yanı yaklaşık 20 milyon ton olarak üretilen şeker pancarı yumrularının 2024 sonuna kadar % 75-80 kısmı işlenmiş olabilir.

Şeker pancarı tarımını ve işletmesini 2 ana bölümde ele alabiliriz. Birincisi üreticiye düşen bölümü, ikincisi ise pancar yumrularının işlenerek şekere (kristal veya beyaz şeker) dönüştürülmesi bölümü. Birinci bölüm üreticileri, ikinci bölüm ise fabrikasyonu (işletme) alakadar eder.

Tüm bunları ele almamın esas sebebi, son zamanlarda hayli tartışma konusu olan şeker kotaları ve bu kotaların işletme kapasitelerine göre fabrikalara dağıtılmasıdır. Bazı seneler şeker pancarı üretimi verilen kotandan fazla olmakta (böylece C kotaya düşmekte), öte yandan bazı fabrikaların kotalarını doldurabilmek için hammadde temininde zorlanmalarıdır.

Bu tür tartışmalar yeni değilse de, son zamanlarda belirgin olarak tartışmalara konu olmaktadır. Zira özelleşeme sürecinde birçok fabrikanın özel sektöre devredilmesi ile bu fabrikaların A kotalarını doldurmak için yeterli hammadde (şeker pancar yumrusu) bulamamaktadırlar. Bu zorlama özel fabrikaların kotasını sıkıntıya düşürmekte, böylece de, fabrikalar (özellikle özel fabrikalar) kotalarını doldurmak için önceden belirlenen üretim sahalarının dışına çıkma ihtiyacı duymaktadırlar.

Tüm bunlar tamam da, işletmecilikte kârlılığı esas alan bir sistemde, şeker fabrikalarının özelleşmesi ile sürdürülebilirlik adına, nerede olursa olsun, hammadde ihtiyaçlarını temin edecek alanlarda şeker pancar üretimine girmek zorundadırlar.

Öte yandan ikim değişikliklerine bağlı görülen küresel ısınma ve kuraklık, tüm zirai üretimde olduğu gibi, şeker pancarı üretimini zor duruma sokmaktadır. Sulu tarımın can çekiştiği şu dönemde, şeker pancarı üretiminde de gerilemeler beklenmektedir. Böyle bir durumda öyle 20 milyon tonlarda değil, 13-15 milyon tonlarda şeker pancarı üretimi, 2 milyon tonlarda da şeker üretimi gerçekleşebilecektir. Öyle ise şeker kotaları ve şeker pancarı tarımı buna göre tanzim edilmelidir.

İşin can alıcı kısmı ise üç kategoride (devlet, kooperatif, özel) şeker fabrikaları arasında alan kapma yarışı başlayacak, böylece işletmeler pancar tarımına uygun olan yerlere girecek, işletmecilikte daha iyi olan özel fabrikalar kota kapma ve üretim alanlarına girmede şanslı duruma geçecektir.

Ülkemi ilgilendiren hammadde (şeker pancarı) daha ekonomik üreten, hammaddeciyi (üretici) daha çok destekleyen, sonuçta şekeri ülkeme ucuz mal eden ve dağıtanın önünün açılmasıdır. Böylece her şeker fabrikası kendi kota sahasının dışında da şeker pancarı üretebilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR