Erol Sunat

Erol Sunat

TURİZMLE EL SIKIŞMA ZAMANI GELMEDİ Mİ?

TURİZMLE EL SIKIŞMA ZAMANI GELMEDİ Mİ?

Yıllar önce, turizm anlatılırken bacasız fabrika diye anlatılması meşhurdu. Turizm gelirleriyle bütçesini ihya eden İspanya gibi, İtalya gibi ülkelerin turizm köşeleri, sahil kentleri, eğlence merkezleri ışıltılı atmosferi az anlatılmadı.

Turizmle tanışmak, turizmden ciddi gelirler elde etmek konusunda Antalya ve Kapadokya birçok şehirden ve bölgeden çok önce kolları sıvamışlar, ziyaretçileri karşılamışlar, ağırlamışlar, yörelerini gezilecek, kalınacak bir hale getirmenin yollarını çok önceden keşfetmişlerdi.

Konya, bu zamana kadar Mevlana’ya gelen ziyaretçilere bel bağlayan bir şehir olma yaklaşımını sürdürürken, şehirde konaklama konusuna fazla eğilmedi.

Yüzlerce tur otobüsü şehre uğramadan geçip gitmeye halen devam ediyor.

Sadece yılın 7-17 Aralık günlerine yani on günlüğüne Şeb-i Arus’a angaje olmuş, şehrin bütün açılışlarını o güne denk getirme konusunda alışkanlıklar kazanmış bir görünüm içindeyiz!

Mart ayındaki Tarım Fuarının ve Mistik Müzik Festivalinin ziyaretçileriyle birlikte şehrimize yılda üç milyon ziyaretçi gelse de,  konaklama süresi istenilen seviyelerde değil.

Bugüne kadar, turizmcilerimiz, esnaflarımız, konuyla ilgili olanlar, neden Konya’da kalmıyorlar, neden transit geçip gidiyorlar, bir çayımızı bile içmiyorlar. Mevlana’yı ziyaret eden yönünü Aksaray Ihlara’ya, sonra Kapadokya’ya Ürgüp ve Göreme’ye çeviriyor diye dövündüler durdular!

Yine de olumlu adımlar atmak için, bir araya gelemediler.

Elimizde Bedestenimiz var. Tarihi bedesten günleri yapabilir, şehrin turizm adına çarpacak kalbi olarak ilan edebiliriz.

Bedesteni nedendir bilinmez boş tutuyor, ülke çapında yapabileceğimiz festival ve şenliklere açmıyoruz.

Festival diyerek, şenlik diyerek gelecek olanlar, bu şehirde kalırken, şehir içinde dolaşabilecekleri Sille gibi, Meram gibi, Zazadın Kervansarayı gibi, cami ve türbeler gibi eserler, şehirdeki konaklama günlerini de, artıracak, şehrinde, esnafında yüzü gülecek!

 

TURİZM DEĞERLERİMİZ, GERÇEK CAZİBE MERKEZLERİDİR!

Elimizde, tarihin ve coğrafyanın bu şehre bahşettiği, zor bulunan bir tarihi doku, saklı cennet kabul edilen turizme açabileceğimiz oldukça hoş, oldukça güzel turizm köşeleri ve merkezleri var.

Ancak, çok kolay halledebileceğimiz, ziyaretçilerin en fazla sıkıntısını çektiği tuvalet meselesini çözmüyoruz.

Zazadın Kervansarayı başta olmak üzere, birçok turizm merkezinde ulaşımla birlikte en büyük problem yetersiz tuvalet problemi.

Ulaşımı kördüğüme dönmüş, gidildiğinde dönülemeyen, kalınamayan, yiyecek-içecek konusunda sıkıntı çekilen turizm cennetlerine sahibiz.

Bugüne kadar, bu problemleri çözmüş olmalıydık! 

Kapadokya’dan daha güzel, daha çekici diye anlatılan yerlere sahibiz!

Şanlıurfa’daki Göbeklitepe Hüyüğü’nü gezdim. O hüyüğü gezerken aklıma hep Çatalhüyük ve Boncukluhüyük geldi.

Bir, Doğuş Grubunun sponsorluğu üstlendiği Göbeklitepe’ye baktım, bir de hüyükleri Göbeklitepe’den aşağı kalmayan Konya’ya…

Göbeklitepe’nin tanıtımına gerçekten profesyonel anlamda destek veren  Doğuş Grubunun yanı sıra, bu desteğe ziyaretçi bazında katkı sağlayan turlar, tur operatörleri, sahayı çekim ve seyir alanına çeviren olağanüstü çalışmalar hüyüğü bir cazibe merkezi haline getirmiş.

Biz ise cazibe merkezi dediğimizde, yeni kentsel dönüşüm projeleriyle havası ve görünümü değişik çok katlı binaların oluşturduğu merkezleri anlıyoruz.

Adeta, turizm köşelerinin, birer cazibe merkezi olduğunu kabul etmeye hazır bir havada değiliz!

Sille gibi bir turizm merkezi gözümüzün içine giriyor!

Zazadın Kervansarayına bakanımız aldıranımız yok!

Kilistra’ya giden yok!

Boncuklu Hüyüğü bilen yok!

Çatalhöyük’e kim gidecek diye konuşan çok!

Her gün önünden geçtiğimiz Selçuklu’nun Ecdat yadigarı türbelerinin içinde kim yatıyor diye içimizde bir merak yok!

 

ŞEHRİMİZ BU VURDUMDUYMAZLIĞI HAK ETMİYOR!

Bizim niyet etmediğimiz, bir başına bıraktığımız, turizm faaliyetlerini laftan öteye taşıyamadığımız cılız ve isteksiz gayretleri, bu şehir hak etmiyor!

Yazılanın yazıldığı, anlatılanın anlatıldığı yerde kalmasına sevinenler, turizm için neler yapılabileceğinin şu andaki en iyi örneği olan Göbeklitepe’yi mutlaka görmeliler. Görenler varsa, bana hak vereceklerdir.

Mevlana Türbesi’ne gelen ziyaretçilerin tuvalet sıkıntısı çektiği yılları unutmuş olamazsınız!

Bir merkezi turizme açacaksanız, ulaşım gibi, tuvalet gibi, konaklama gibi, yemek yenecek, çay içecek mekanları oraya kazandıracaksınız.

Bizim en büyük yanlışımız, bu eksiklikleri görmezden gelme alışkanlığımız.

Turizm merkezlerimize ulaşacak yollar onlarca yıldır bildiğiniz gibi. Öylesine asfaltlanmış dar eski köy, kasaba yollarıyla ulaşılabilen merkezlere aracınız yoksa gidemezsiniz!

Gitseniz, dönemezsiniz!

Şimdi mahalle olan eski kasaba ve köylerimizin misafirperver yaklaşımları olmasa çay içemezsiniz, tuvalet konusu problem, karnınızı doyurmak problem olur.

Son otuz yıldır, turizme kazandırılan en önemli merkez Sille oldu.  Selçuklu Belediye Başkanları Adem Esen ve Uğur İbrahim Altay’ın Sille için gösterdikleri çaba, gayret ve ısrar, takdire şayan bir turizm hamlesi olarak kayıtlara geçti.

Konya, Sille gibi göz alıcı, konaklamaya ve gezmeye değer bir turizm merkezi kazandı.

Sille kazanılırken, Meram sessizliğe gömüldü.

Meram, Sille emsali bir çalışmayla kendine gelebilir, kendini toparlayabilir, Konya’nın ziyaret edilmeden geçilemeyecek bir köşesi haline gelebilir.

 

SELÇUKLUYA YOLCULUK MUTLAKA DÜŞÜNÜLMELİ!

Konya, Selçukluya yolculuk konusunu ıskalayarak geçirdiği zaman diliminde yerinde saydığını bir türlü kabullenemeyen bir görüntü çiziyor.

Tarihi tersine çevirme gibi bir yanlışlığa imza atarcasına, “Selçuklu torunları Osmanlının izinde” diye başlıklarla, Bilecik ve Söğüt’e yolculuklar yapıyoruz.  

Selçuklu Sultanlarının yattığı Alaeddin tepesini ihya etmek gibi, ziyaret etmek gibi, bu tepede yatan Selçuklu Sultanlarına gereken değerin verilmesi ve gösterilmesi gibi adımlar atılmalı, lafta kalmamalı…

Bu şehre neden “Sultanlar Şehri”  diyemediğimizi ise anlayabilmiş değilim!

Turizm, tevatürlerin, rivayetlerin, yalan ve uydurma hikayelerin, çarpıtılan gerçeklerin üzerine bina edilemez diye düşünüyorum!

Temennimiz, hoşgörü şehrinde turizm neden olmasın, neden yürümesin, neden kendine güzel bir yer bulmasın olacak!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR