Hasan Durucan

Hasan Durucan

AŞK OLSUN

AŞK OLSUN

Bundan altı yıl öncesiydi. Ilık ve isli bir kış akşamına doğru güneş batarken tarihlerde 14 Şubat'ı gösteriyordu. Dışarda yine korna seslerini ara ara fren sesleri ve modifiye edilmiş bazı araçların egzoz sesleri takip ederek süslüyordu (!) Bir önceki günü aratmayan bir yoğunluğun üzerine çalıştığım kurumun kapı önünde iki dakika serin nefes alıyım diye çıktığımda bir karınca misali insanların koşturmalarına şahit oluyordum. Kolunun altına gazete kağıdı içine iki ekmek sıkıştırıp hızlı hızlı adımlarla evinin yolunu tutanlar, okul çıkışı yavrusunu okul kapısı önünden alıp biraz dinlen yemekten sonra ödevlerini öyle yaparız diye tembihlerken yürüyen annenin temposuna ayak uydurmak için koşturan çocuklar, işinden sonra halk pazarından iki elini de beyaz, soluk mavi ve bordo naylon poşetlerle doldurup burnundan soluyarak büyük ama yavaş adımlarla yürüyen babalar, önü açık montlarının önünden kravatları oldukça gevşetilmiş şekilde görünen ve elinde yırtık pırtık ya iki kitap ya bir defterle belediye otobüsünden inen gençlerin içerisinde hayat tüm hızıyla akıp gidiyordu. Bugünümüze de hamdolsun diyerek üç dükkan yanınızdaki çiçekçi Fikret abinin dükkanına ilerlerken arada kalmış dönerci Sait abiye bi göz atıp “Hadi usta bitmez diyodun sende kepenkleri birazdan indirirsin.” diye bir laf atıp Fikret abinin dükkanına girdim. Öğlen saatlerinde çiçekçi Fikret abiye “Akşam geçerken alacağım şekilde kırk liralık afilli bir çiçek yap ama yirmi lira veririm.” diye takılmıştım ki dükkana girer girmez masasının üzerinde öyle bir buket gördüm ki aslan abim diye haykırdım. Renkli gerberaların yanına beyaz gül ve lilyumlardan itinayla hazırlanmış buketi hiç sorgusuz sualsiz kaptığım gibi masasının üzerine elli lira atarak “Yarın kahveni içmeye gel patron” diyerek arkama bile bakmadan çıktım. Kurumun önüne o muhteşem buketi koklayarak adımlarken kapının önünden “Hayırdır? Akşama kız isteme var sanırım” diye gelen sese irkildim. “O da olacak inşallah lakin bunlar valide hanımın” diye mesai arkadaşım Osman abiye seslendim. Yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce “Bugün sevgililer günü olunca eve eli boş gitmek istemedim” diye de ekledim. “Kaç yıllık evliyim, hanıma en son nişanlandığımızda çiçek almıştım, seslen de tek bir gül de bana yapıversin” dedi. Benden yedi sekiz yaş büyük Osman abiye tek gül sana hafif olur, bi buket yakışır desem de tek gül de ısrarcı olunca Fikret abiden kırmızı bir gülü paketlettirerek parktaki araca doğru adımlarken “Çiçeği sen taşı ben utanırım” dedi. Bu teklifine çok eğlenerek, “İstersen market poşeti içine koyalım” diye gereksiz bir espri yaparak ikimizde kahkayı bastık. Seyahat ederken anıları tazeledikten sonra köşe başında araçtan inip zile bastığımda annemin şaşkın gülümsemesi dünyalara bedeldi.

******

Evet günler aylar yıllar birbirini kovalarken yine sevgiye isim konulmuş bir güne daha girdik. Elbette sevgiye bir gün biçilmez. Biçin de demiyorum. Zaten sevginin yeri zamanı yurdu olur mu diye de ekleyelim. Lakin bu günü de eleştirenlere eleştirilecek hiçbir şey kalmadı da bununla mı uğraşıyorsunuz diye kızıyorum. Hatta bazısının takınmış olduğu çok bilmiş havası da bana trajikomik geliyor. Yıllardır anlatılan ve her yerden ulaşabileceğiniz Aziz Valentine hikayesinin nasıl başladığı çok mu önemli? İbadet etmiyoruz ki bu kadar takıntılı olalım. Özümüzü batılılaşma uğruna çoktan kaybetmeye başlamışken giyindiğimiz kot pantolon ile elimize sıkıştırılmış küçücük dünyayla bu günü eleştirmek en azından bana çok saçma geliyor. 18 Mart'ta şehitlerimize de mi bir gün biçiyoruz? Yada Anneler gününde annemizi sadece o gün mü hatırlıyoruz? Bu örnekleri istediğimiz kadar çoğaltabilirim. Dar düşünceden kurtulmanın da vakti zamanı çoktan geldi de geçiyor. Dinimizce hediyeleşmek sünnet olsa da rant olduğu düşüncesine kapılıyorsanız hediye almayın. Lakin en azından bugün o kadar dünyalık koşuşturmanın yanısıra sevgiye değer vererek sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyerek değer verdiğinizi hissettirin ve önemseyin. Hatta onlara papatyalar almasanız da bu vatan topraklarında senin için yetişip büyüyen papatyalar var deseniz de yeter. Emin olun kazanan siz olursunuz. Belki de bu hassas dönemde en çok buna ihtiyacımız var. Öyleyse aşk olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Durucan Arşivi
SON YAZILAR