Erol Sunat

Erol Sunat

Bizim Bakkalımız Kötü Gün Dostudur!

Bizim Bakkalımız Kötü Gün Dostudur!

Konya Bakkallar Odası bir çağrıda bulunuyor. Diyor ki, bu Ramazan da, Ramazan alışverişinizi bakkallardan yapın!

Olması gereken, yapılması gereken de bu!

Bakkallarımızın yaşaması ve yaşatılması lazım.

Çünkü, bizim bakkallarımız Pandemi döneminin isimsiz kahramanlarıdır.

İnsanımız bu dönemde mahalle bakkallarıyla nefes aldı.

Parası olmayan, veresiye defterine yazdırdı. Parası olunca, eline para geçince ödedi, ödeyemeyenler, bir kısmını ödeyenler, ödeyip, tekrar yeni bir sayfa açtıranlar oldu!

İnsanımız bu dönem, mahalle bakkalına geri döndü.

Bu dönüş tam olmasa da, az değil!

Yeterli mi?

Orası tartışılır!

Ancak, mahallemizin bu vefalı bakkallarına, vefamızı göstermenin tam zamanı!

Onların gönülleriyle birlikte açtıkları dükkan kapısı, dünden bugüne hep açık!

Zorlu bir süreçten geçtiğimiz bu dönemde bakkallarımız bu zorlu sınanmayı gönül köprüleri inşa ederek aşan bir başarıya imza attılar.

Ne mi yaptılar?

Yanımızda oldular!

Az şey mi?

Bu dönemde, dost bildiklerimiz, hısım-akrabamız, komşularımız yanımızda bulunmazken, telefonumuza çıkmazken, bakkallar açtı kapısını insanımıza…

Bakkal kardeşlerimiz, dükkana gelemeyen yaşlıların kapısına kadar götürdü, ekmek dahil her ne istiyorsa. Bu göz yaşarıcı tablo, ne anlatıldı, ne yazıldı, ne de gündeme getirildi. Bilen bildi, gören gördü, fark eden fark etti, pişman olan pişman oldu. İnsanların gözleri doldu!

 

*****

İnanın, mahalle bakkalı gibi bir dostumuzun var olduğunu, yanımızda olduğunu, bu dönemde çok daha iyi anladık!

Unuttuğumuz o bakkalları yeniden hatırladık!

Onun için bakkallar desteklenmeli Ramazan alışverişi onlardan yapılmalı.

İnsanımız bu dönemde Marketlerin ve marketçiliğin gerçek ve bencil yüzünü gördü.

Onlardan alamadıkları bir ekmeği, mahalle bakkalından aldılar.

O bir ekmek, bakkalla, market arasındaki farkı ortaya koydu!

Marketlerin soğuk yüzü, donuk yüzü ortaya çıktı!

Paran yoksa, ancak şöyle bir içeride dolaşıp çıkabilirsin demeye getirdi marketler.

Her biri eskinin biraz daha geniş bakkalları gibiydiler, hepsi o kadar!

Bakkalın gülen yüzünü, hal hatır sormasını, olunca verirsin demesini, bu günlerde geçer inşallah temennisiyle insanları teselli etmesini marketlerde hiç göremedi insanımız!

Sadece bu sıcak yaklaşımlar için dahi tercih sebebi olmalı bakkallar!

Marketlerde ya para geçiyor, ya kredi kartı! Değilse alışveriş yapmak imkanınız sıfır!

Bakkallarda ise hatır-gönül hiç ölmedi!

Aynen devam!

Veresiye defterleri özellikle Pandemi döneminde büyük oranda tekrar açılırken, maddi açıdan bunalan insanımız, bakkal kardeşlerimizin desteğiyle nefes alabildiler!

 

*****

Bakkallarımız bu dönemde, halkın yanında oldular.

Paran var mı, yok mu demediler.

Veresiye defterinde açtılar bir sayfa…

İki ekmek için kart çekenler, o iki ekmeği veresiye defterine yazdırmaya başladılar.

Çünkü ceplerde, kartlarda iflas etti bu dönemde.

Böylesi kötü günde kim dost, kim değil belli oldu.

Fırsatçıların cirit attığı şu günlerde, işsizin, emeklinin, çaresizin elinden tuttu bakkallar.

Marketlerin fahiş fiyatlarından yakınanlar, marketlerden eli boş dönenler, ne yaptılar dersiniz?

Soluğu mahalle bakkalında aldılar. İşte onun için yaşamalı, ayakta kalmalı mahalle bakkalları!

Alışveriş yapılmazsa nasıl yaşayacaklar? Nasıl ayakta kalacaklar?

 

*****

Bizim bakkal, mahallemizin bakkalı, bakkal amca gibi kavramlar bir çoğunuza nostalji gelebilir. Artık bakkal mı kaldı, ne bakkalı? Bakkal öldü yaşasın Market diyenlerimizde olabilir!.

Bakkal mı, o da ne diyenler de… Halide Edip’in Sinekli Bakkal diye bir romanı vardı, öyle bir şey mi diye ahkam kesenler dahi olabilir.

Netice de, Market bakkal kavramını yıkan bir akım.

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu diyor ya Köroğlu…. Market icat oldu, Bakkal sizlere ömür!

Market; sahaya öyle bir indi ki, mini market oldu, midi market oldu, gross market oldu, hiper market oldu, süper market oldu. Sonrada bakkallarımıza olanlar oldu!

Bazı bakkallarımız bile, kendine bakkal demekten vazgeçti, tabelasına market yazdırdı.

O eski bakkal ve bakkaliyeleri kendi elimizle çürüğe çıkardık, kenara aldık, kendimize göre yeniledik, adını ve havasını değiştirdik!

Bütün bunlara rağmen, inatla ben bakkalım, bakkal kalacağım arkadaş diyenler oldu!

Onlar hâlâ bakkal! Diğerleri ise, bakkaldan bozma, sonradan olma market!

Kırk senelik kani, olur mu yani deseler de, oluyor! Aslında ne oldum delisi diye yeni bir özenti çıkıyor ortaya…

 

*****

Kültürümüzün değişmez bir parçası olan, bakkallardan mahallelerimizde tek tük kaldı!

Siz onlara nazar boncuğu gibi de diyebilirsiniz!

Birçoğunun yerini de Suriyeli sığınmacıların açtığı bakkal dükkanları kaldı. Onların açmış olduğu bakkal dükkanları da, tabelası haricinde bakkallar ve marketler arasında kalan değişik bir görünümdeler. Ne tam kendilerine benziyor, ne de bize. Kendince orta bir yol tutturmuşlar. Bazı sokaklarımızda dört beş tane birden açılmış olmaları dikkat çekiyor!

Suriyeli sığınmacıların açmış olduğu bakkal dükkanlarının değişmez müşterisi, kendi insanları. On yıldır bulundukları şehrimizde, birbirlerini destekleyerek, hem ayakta duruyorlar hem de güzel bir dayanışma örneği gösteriyorlar.

Peki biz ne yapıyoruz? Bizimkisi kısaca vah…vah…tüh...tüh… edebiyatı!

Sözüm ona üzülüyor, mangalda kül bırakmayıp, üstüne bir de nutuk çektikten sonra, mahalle bakkalına selamünaleyküm demeden geçip gidiyoruz!

Hem mahalle bakkalından bir ekmek bile almayacaksınız, hem de, yazıktır, günahtır, kimse bu insanları desteklemiyor diyeceksiniz!

Bakkallar için bir dizi ağıt yakacaksınız, sonrada iki adım ötede ki, bir markete doğru yürüyüp gideceksiniz! Para sizin, pul sizin, tercih sizin, lakin, bakkal da bizim!

 

*****

Veresiye defterlerinin iyiden iyiye kabardığı bir dönemde, Ramazan ayı geldi.

Varsa imkanınız, fakir fukara insanların veresiye defterlerindeki borcunu kapatın. Yalnızca Rabbimiz bilsin ne yaptığınızı. Bırakın adınız kimse bilmesin. Rabbimiz bilsin yetmez mi?

Rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan’da bundan daha güzel iyilik olabilir mi?

İftar yemeği vermekten çok daha anlamlı bu yaklaşım!

Hem o borcunu ödeyemeyecek durumlara düşmüş olan insan sevinsin bu Ramazanda, hem de mahalle bakkalının beli doğrulsun, yüzü gülsün!

Öyle ki, bu borcu ödemekle kaç kişiyi sevindirdiğinizi, kaç kişiyi mutlu ettiğinizi tahmin bile edemezsiniz!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR