Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Evlilere, Evleneceklere ve Anne-Babalara Gelsin!

Evlilere, Evleneceklere ve Anne-Babalara Gelsin!

Fıkra seversiniz umarım? Kim sevmez ki hele hazırcevaplılığıyla nam salmış Nasrettin Hoca’ya aitse sevilmez mi? İçinde zeka kokan espri yüklü, güldürürken düşündüren bu fıkralar yerinde ve zamanında kelamı kibar bir şekilde taşı gediğine koyarcasına anlatılırsa tadına doyum olmaz. Kıssadan pay almak isteyen herkese Hoca’nın söyleyecek sözü vardır. Tabi almak isteyenlere! Almak istemeyenlere davul zurna bile azdır.

Malumunuz bugünlerde aile içi kavgalar, şiddet olayları gündemde. Her alanda olduğu gibi bu alanda da Hoca’nın okunmaya değer fıkraları vardır. İzninizle yazımı Hoca’nın doyumsuz fıkralarına bırakacağım:

Bir gün Hoca’nın evlendirdiği kızı evine küs gelir. Biricik kızı iki gözü iki çeşme ağlamaktadır. Aralarında şu konuşma geçer:

---Kızım ne oldu?

---Kocam bana tokat attı.

---Niçin dövdü?

(Anlattıklarından kızının suçlu olduğunu anlayan Hoca, hiç beklemediği anda kızına bir tokat atar ve)

---Git o kocana söyle: O benim kızımı döverse ben de onun karısını döverim.

(Umarım bu fıkradan koca ve Hoca şiddet uygulamış, biz şiddete karşıyız sonucu çıkarılmaz. Tıpkı sizin gibi ben de şiddete karşıyım ama burada Hoca, yangına körükle gitmemiş, kızına karşı korumacılık yapmamış ve evliliğin devamından yana bir tasarruf ortaya koymuştur.)

***

Nasrettin Hoca iki kızını gurbete vermiştir. Bir gün hanımı “Hocam! Kızlarımı bir ziyaret etsen, ne yerler ne içerler, durumları nasıldır bir öğrensen” der. Hoca biner eşeğine. Kızının birinin evine varır. Damat yoktur evde. Hoca ile kızının arasında şu diyalog geçer:

---Kızım! Ne yer, ne içersiniz, geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

---Babacığım! Biz çiftçilik yapıyoruz. 100 dönüm ekin ektik, hasadın iyi olması için şimdi bol bol dua ediyoruz, yağmur bekliyoruz. Şayet yağmur yağmazsa işimiz kül, anam ağlar…

---Kızım! Allah yardımcınız olsun, der Hoca ve diğer kızının meskun mahalline gitmek için yola çıkar ve o kızının evinde de o kızıyla aynı diyalog geçer:

---Kızım! Ne yer, ne içersiniz, geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

---Babacığım! Biz çömlekçilik yapıyoruz. Şu kadar çömlek yaptık. Bunları kurutup satacağız. Geçimimizi bu şekil sağlıyoruz. Şayet çömlekler kurumadan yağmur yağarsa anam ağlar…

---Kızım Allah yardımcınız olsun, diyerek evine döner ve hanımı sorar:

---Bey! Kızlarım nasıl?

---Hanım! Kızların iyi olmaya iyi. Ama bu aralar yağmur yağsa da sen ağlayacaksın, yağmur yağmasa da sen ağlayacaksın, der.

(Anne ve babalar için evliliklerde asıl olan çocuklarının mutluluğudur. Onlar mutlu olmazlarsa bunun ceremesini “Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar” sözünde de ifade edildiği gibi tarafların anne ve babaları çeker. Evliliklerini devam ettirmeyi düşünmeyen ya da sürekli kavga edip birbirini huzursuz eden çiftler, kendileriyle beraber kimleri de mutsuz edeceklerini hesaba katmalılar. Kavga edilecekse ondan sonra yapmalılar.)

 

Bu iki fıkra başta evliler, evlenecekler, tarafların anne ve babaları ve yangına körükle giden üçüncü şahıslara gelsin.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Barbaros Ulu Arşivi
SON YAZILAR