Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Gelişen Doğu

Gelişen Doğu

Geçen hafta bazı çalışmalarda bulunmak üzere Diyarbakır ve Batman’a bir ziyaret gerçekleştirdik. Küçük bir ekiple yaptığım bu ziyaret bana çok ama çok şeyler hatırlattı ve oldukça da duygulandırdı.   

Diyarbakır’ı ilk 38 sene evvel, en son da 20 sene evvel görmüştüm. Ara sıra Doğu Bölgesi şehirlerine seyahatlerim olsa da, birçoğunda Diyarbakır’ı yakından görmemiş içine de ziyaretler yapmamıştım. Elbette ülkemin tüm şehirleri değişti, gelişti; çoğu modern ve insanca yaşanabilir şehirler haline geldi. İnsan içinde bulunduğu şehrin değişimini ve gelişimini çoğunlukla fark edemiyor ancak başka şehir veya beldeleri uzun zaman görmemişse işte burada şehirlerin ve ülkenin değişimi, modernleşmesi, yerleşim düzenlemeleri, mimarisi ve hizmetlerini o zaman daha iyi fark ediyor diyebiliriz.

Diyarbakır nüfusu 1 milyonu geçmiş durumda. Birkaç yıl önceki medya yayınlarına bakılırsa, terör dolayısıyla acayip göç almış, sosyal düzenin ve ekonomisi hayli bozulmuş, varoş nüfusunun hayli yükseldiğini bu sebeple de, her an patlamaya hazır bil belde şeklinde ifade edilirdi. Bugün bakılırsa, geçmişte söylenen bu kötü hallerin neredeyse yok olduğu, sosyal ve ekonomik düzenin yerinde, üreten, çalışan nüfusun yoğunlukla olduğu modern, yolları ve çevre düzeninin, hizmetlerin herhangi bir Anadolu şehrinden farklı olmadığı açıkça görülmektedir.

Çarşılar insan seli, Sur içi oldukça iyi modernize edilmiş, otellerin de dolu olduğunu öğrendik.

Hele de bir havaalanı yapılmış, bırakın Konya, Kayseri, Samsun, Erzurum gibi yeni havaalanları Sabiha Gökçenle dahi yarışacak seviyede olduğunu görürsünüz. Modernliği ve büyüklüğü bir yana iç dizayn ve mimarisi de oldukça farklı ve modern durumda. 

Diyarbakır’ın şehirciliğinden bahsettik ancak bir tarımcı gözüyle birazda tarımına bakalım. Oldukça geniş ve kaliteli tarım arazileri var, üretim değerleri oldukça iyi. Bu arada birkaç yöre tabiriyle ağa ve Seyyid olan önde toprak sahipleri ile görüştük. Bunca güzelliğe, bolluğa ve işlettiği arazi büyüklüğüne rağmen memnun olmamalarına üzüldüğümü belirtebilirim. Memnuniyetsizliğin sebebi ise eften püften denecek boyutta. Sulu tarım bazı bölgelerde, kuru tarım yaygın olsa da yıllık yağışın 500-700 mm bandında olması işi kurtarıyor.

Bunca iyiliğe rağmen inanılmaz duman altı ile anız yakılmaları, kabul edilir değil. Kışlık ekimlerin tam da zamanı olduğu için halen anız yakılıyor. Bırakın anızı, ne kadar hazine, mera alanları varsa onları da yakıyorlar. Sanki kontrol yok, kimse de bir şey demiyor.

Bismil üzerinden Batman’a geçiyoruz. Batman’ı ilk defa görüyorum. Hep de görmek istemiştim. Çok farklı bir şehir. Ben yörenin en zengin şehriyim der gibi, yeni ve modern binalar, düzenli ve geniş yollar, düzenli ve güzel bir şehir zenginlik fışkırıyor.

İnsanı da Diyarbakır da olduğu gibi oldukça sıcak ve sempatik. Şakalarımıza ve esprilerimize cevap alıyoruz. Kilolarına takılıyoruz, gülüşüyoruz. “Yemedikten donra yaşamak neye yarar” diyorlar. Şehrin ortasından geçen Batman çayı da yöre tarımına hükmediyor. Sulu tarım da mısır ve pamuk ağırlıklı üretim var. Hayvancılık çok ileri seviyelerde değil gibi görülüyor. Yanmamış meralar veya tarla içlerinde kaliteli kültür ırklarına rastlıyoruz. “Neden bu hayvanları dışarıda tutuyorsunuz” sözümüze karşı “yem pahalı beğim” diyorlar.  İşin bu tarafı da ayrı bir dert.

Doğu ve Güneydoğu derler de, o lezzetli yemekler ve mutfak kültürü akla gelmez mi? Et ağırlıklı yemeklere ve yanlarında gelen acılı ezmeler ve yeşillikler önce gözü, sonra gönlü doyuruyor. Anadolu’nun herhangi bir yerinde görmediğimiz zenginlik ve kalitede yemekleri yenir de kilo alınmaz mı, diye sorguluyoruz.

Görülen odur ki, terör bitme noktasına getirilmiş. İnsanın çoğu huzur istiyor. Bu da biterse Doğu insanı kendine yetecek; kendi göbeğini kendileri kesebilecek durumdalar. Tarım arazilerinin zenginliğine karşı ürün çeşitlendirilmeleri konusu henüz halka yansımamış gibi görülüyor. Hayırlısı ile bunu da başarabilecek bir ortam ve kalitede insan var gibi.

Sağlık ve saygı dualarımızla. 

     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR