Erol Sunat

Erol Sunat

Hayırlısıyla Kırmızıdan Bir Çıkabilseydik!

Hayırlısıyla Kırmızıdan Bir Çıkabilseydik!

Yasak kelimesi her nedense hepimize son derece cazip geliyor. Yasakları delmek, yasakları aşmak, yasakları tanımamak, yasaklarla boğuşmak gibi deli-dolu düşüncelere sahibiz.

Ancak, Pandemi yasakları öyle bildiğimiz, daha önce defalarca başa çıkmaya kalktığımız yasaklardan değil.

Bu yasaklara karşı espri bile yapamıyorsunuz!

Şaka kaldırmıyor virüs!

Koluna girdiğini en az karantina ile imtihan ediyor.

Hastanelik ettiklerinde ve yakaladıklarında patlama yaşanıyor.

Yasaklarla yüzleşme konusunda, yanlışlıklarımız, yasaklara aldırmama halimiz devam ediyor.

Bu yasaklara uymamak demek;

Ölümle yüz yüze gelmek demek!

Ölümle yüzgöz olmak demek!

Ölümle yüzleşmek demek!

Sadece kendimizi değil, aile fertlerimizi ve dostlarımızı riske atmak değil.

Vaka sayıların patladığı, kırmızı renge dönen il sayısında artışlar yaşandığı, çok riskli yani kırmızı renkli illerin turuncuya dönme ihtimalinin henüz gözükmediği bir süreç yaşıyoruz.

Ne yapıyoruz?

Bildiğimiz yok!

Salgın yükselişe geçmiş durumda.

Tam kapanma dahil değişik tedbirler konuşulmaya başladı.

İnsanımız çok sıkıntılı süreçler geçirdi geçirmesine lakin, yine maskesiz, yine mesafesiz sokaklarda ve caddelerde.

Şehrimiz en sıkıntılı illerden biri.

Esnaf bıçak kemiğe dayandı diyor, dükkanına gelen müşterileri maskeli, esnaf kardeşimizde maske yok!

İşler kesat diyenlerin maskesi çenesinin altında…

Gençler maskeyi kollarına takma modasını pek sevmiş olacaklar ki, onların maskeleri kollarında…

Yasaklara uymazsak, tekrardan bir kapanmayla yüz yüze kalırsak, keşke diye cümle kuranlardan, öldük-bittik diyenlerden yine geçilmeyecek!

 

*****

Vaka da, endişede artıyor deniyor. Artıyor artmasına da ders olacak mı, ders alacak mıyız, ders çıkaracak mıyız?

Keşke…

Durum kötüye gidiyor!

Normalleşme diye yola çıkmışken üstelik!

Her geçen gün, hiçbir şeyin normal olmadığını, normal olanların dahi, normalleşmekten uzaklaştığını gösteriyor!

Tehlikeyi görüyor kaçmıyoruz!

Tedbir almaktan geçtik, aldırmıyoruz da…

Vakalar katlanırken, mutasyonlu virüsün önüne geçilemezken, kimse uyarı ve ikazları dinlemezken, ne olacak bu işin sonu?

Son bir yıldır, çektiğimiz ortada…

Virüs’ün ilk aylarında göstermiş olduğumuz sabrın, anlayışın ve direncin çok gerisindeyiz.

Aşı olanlarımıza değişik bir güven geldi.

Aşı oldum, ikinciyi de oldum mu, maskeyle de, mesafeyle de işim olmaz havasındayız!

Güven patlaması böyle bir şey galiba…Güven derken, vaka sayıları patladı haberimiz yok!

 

*****

Son veriler, vaka artışları gösterdi ki, hedefimiz mavi demek yetmiyor. O hedefe ulaşmak için, şehrin ayağa kalkması, kaldırılması gerekiyor.

Birde kırmızıdan kurtulmayı ne kadar istiyoruz meselesi var tabi…

En azından kırmızıdan turuncuya dönme gayreti var mı?

Ufukta öyle bir gayret görene aşk olsun!

Açıklamalar var, sızlanmalar var, bıçak ve kemik üzerinden örnek vermeler var!

Bir dokun, bin ah işit babından anlatmalar var!

Yeter mi?

Yetmez!

Dilimiz ayrı konuşuyor, kalbimiz başka…

Bir an önce bitse, memleketimizden gitse dediğimiz virüs gitmiyor.

Laf salatası bu virüse kâr etmiyor!

Edebiyatın sanatlarını konuşturmakla bir arpa boyu yol gidilmiyor.

 

*****

Bu virüs bize takmış vaziyette diyor insanlar! Taksın diye elimizden gelen her şeyi yaptık!

Virüs kalabalık sever dediler, set olduk, kale gibi durduk diye dalga geçti arkadaşlar!

Virüs düğün-dermek sever dedik, yasaklanınca, kendi kendimiz kandırdığımız, sözüm ona yasakları deldiğimiz toplu düğünler yaptık!

Ne oldu?

Virüs halay başının elinden tuttu, halay çekti saatlerce, virüsün hastalık bulaştırmadığı kimse kalmadı.

En büyük asker bizim asker dedik, askere uğurladık arkadaşımızı, virüs, o kalabalığa bir daldı, dalış o dalış!

Ne oldu?

Yine anlamadık, yine anlamak işimize gelmedi. Yine bildiğimiz okuduk! Virüste bizim canımıza okudu.

 

*****

Sevdiğimiz biri vefat etti, hısımdı, akrabaydı, dosttu.

Millet virüsün kol gezdiğini unuttu. Gönül koydu, küstü. Gelmediler dedi, hiç beklemezdik dedi, bu ölüm arkadaş dedi, başka bir şey değil dedi. Taziye için evler doldu taştı.

Virüs gelene-gidene bulaştı! Sonra, milletin eli ayağına dolaştı!

Ne oldu?

Taziyeye gitmekten vazgeçtik mi?

İnadına devam?

O ne der, bu ne der dedik!

İş döndü dolaştı alem ne der, el alem ne der muhabbetine döndü!

Sen öldükten, ben öldükten sonra, kimin ne diyeceğinin ne önemi var, diyemedi, demedi kimse!

Ölenin ardından vah vah dediler. Keşke gelmeseydi diyenler oldu.

Taziyeden vazgeçen oldu mu? Kimsenin böyle bir niyeti yok! O taziyelere gidip hastalanıp ölenlere de taziyeye gittiler. Bulaşma katmerlendi gitti. Cenaze sahipleri, gelmeyenlerin çetelesini tutmaya devam ettiler! Ölen ölene olsa da, önemli olan gelmekti, virüsle buluşmaktı, hastanelik olmaktı.

Bu nasıl bir kafaysa, nasıl bir anlayışsa artık, vazgeçemedik gitti!

 

*****

Geçtiğimiz günlerde renk haritasına bakıp rahatlayanlar. Özellikle sarı renk olan şehirlerimizde yaşayanları rehavet sardı.

Demek ki bizde hiçbir şey yokmuş dediler. Güya bilemediler.

Bizde ise, en azından kırmızıdan turuncuya dönmek için, yaptığımız açıklamalar dışında elle tutulur, gözle görünür bir şey yok ortada…Hayırlısıyla kırmızıdan bir çıkabilseydik!

Kapanmaya gerek kalmadan maske-mesafe ve hijyene uyarak bu sıkıntıları aşabiliriz. Bu işe hep birlikte diyerek karar verebilmeliyiz. Haydi kurumlar, haydi Odalar, haydi STK’lar iş başına…

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR